Uslu Güvener, Ceyda (Dogus Author) ; The history of transplantation is actually a challenging effort to defy illness and death. The success of today' s transplantations is owed to not only the tremendous progress in medicine but also the courage of people in failed transplants. Although the transplant Technologies developed rapidly and the number of patients in need of transplant increased dramatically, the donations for organs did not follow the same trend, so the major obstacle in front of transplantation is the scarcity of organs in many countries including Turkey. Therefore, it is important to understand the reasons of this scarcity in order to fınd solutions for it. The purpose of this research is mainly to identify the factors influencing organ donation in Turkey from a consumer behaviour perspective. It was intended to determine the attitudes toward organ donation and understand their reasons before developing strategies to either change or improve them. The rationale for the research lies in its contribution to understanding from an academic perspective and its applied relevance to consumer behavior theories in donor management. An extensive literature review in the areas of organ transplantation, legislations, different systems of donations worldwide, marketing communications and consumer behavior was completed and their relevance and transferability to Turkey were carefully examined in the light of the primary research fındings . The field research comprised exploratory interviews with five key informants and a survey among 110 individuals. Finally, a set of recomrnendations are offered to improve the donor management facilities of the transplant community. This research, hopefully, will be a reference to those who would like to understand the process of donation from a consumer behavior perspective. ; Organ nakli çalışmalarının tarihçesi gerçekte insanoğlunun hastalıklara ve ölüme meydan okuma çabasının hikayesidir. Günümüz nakilleri, bugünkü başarıyı tıp bilimindeki olağanüstü ilerlemenin yanı sıra başarısız olan ilk nakil girişimlerine rağmen cesaretini kaybetmeyen kişilere borçludur. Organ nakli teknolojilerinin hızla gelişmesine ve organ nakline ihtiyaç duyan hasta sayısındaki artışa rağmen, organ bağışları aynı oranda artmamıştır ve günümüzde tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de organ naklinin önündeki asıl ve en önemli sorun bağışlanan organ sayısının azlığıdır. Organ bağışlarını arttırmaya yönelik çözümler üretmek için önce organ bağışlarının neden az olduğunu anlamamız gerekir. Bu çalışmanın amacı, Türkiye' de organ bağışını etkileyen faktörleri belirlemek ve bu faktörleri tüketici davranışı çerçevesinden incelemektir. Organ bağışı hakkındaki tutumları geliştirebilmek veya değiştirebilmek için öncelikle bu tutumları belirlemek ve nedenlerini anlamak başlıca amacımız idi. Bu araştırma temelde verici sayısını arttırmaya yönelik çalışmaların tüketici davranışı teorileri doğrultusunda şekillendirilmesi ve değerlendirilmesine katkıda bulunmayı hedeflemektedir. Organ nakli, organ nakli konusundaki yasalar, dünya genelindeki farklı bağış modelleri ile beraber pazarlama iletişimi ve tüketici davranışı konularında geniş bir kaynak taraması yapılmış ve bunların ülkemize uygunluk ve uyarlanabilirliği saha çalışmasının (5 uzman ile yapılan görüşmeler ve 110 kişiye uygulanan anket) sonuçları ışığında değerlendirilmiştir. Son olarak organ bağışını arttırmak üzere bir takım önerilerde bulunulmuştur. Bu çalışmanın organ bağışı sürecini tüketici davranışı çerçevesinden incelemek ve anlamak isteyenler için iyi bir kaynak olması umulmaktadır. ; Acknowledgements, i -- Summary, ii -- Özet, iii -- List of Contents, iv -- List of Figures, vii -- List of Tables, viii -- 1. Introduction, 1 -- 1.1. Title, 1 -- 1.2. Rationale Underpinnjng the Research, 1 -- 1.3. Purpose, 1 -- 1.4. Methodology, 2 -- 1.5. Limitations of the Research, 3 -- 1.6. Structure of the Research, 3 -- 2. Organ Transplantation and Donation, 4 -- 2.1. Background for and an Introduction to Transplantation, 4 -- 2.2. Background for and an Intrroduction to Transplantation in Turkey, 12 -- 2.3. History and Development of Transplant Legislation in the World, 14 -- 2.4. History and Development of Transplant Legislation in Turkey, 16 -- 2.5. Ethics and Religion, 20 -- 2.6. Worldwide Donation Systems, 22 -- 2.6.1. Transplant Organ Procurement System in the Unüed States, 26 -- 2.6.2. Transplant Organ Procurement System in Spain, 27 -- 2.6.3. Transplant Organ Procurernent Systern in Iran, 29 -- 2.6.4. Transplant Organ Procurernent Systern in Japan, 31 -- 2.6.5. Transplant Organ Procurement System in Turkey, 32 -- 2.6.5.1. The Akdeniz University Model, 37 -- 2.6.5.2. The Oktar Babuna Case, 40 -- 3. Attitudes and Persuasion toward Organ Transplantation and Donation, 43 -- 3.1. Perception, 43 -- 3.2. Learning, 47 -- 3.3. Motivation, 49 -- 3.4. Involvement, 50 -- 3.5. Values, 52 -- 3.6. Self Concept, 53 -- 3.7. Personality, 53 -- 3.8. Lifestyles, 53 -- 3.9. Attitudes, 55 -- 3.9.1. Functions of Attitudes, 56 -- 3.9.2. Components of Attitudes, 58 -- 3.9.3. Properties of Attitudes, 59 -- 3.9.4. Changing Attitudes through Communication, 60 -- 3.9.5. Strategies to Change Attitudes, 62 -- 3.10. Individual Decision Making, 63 -- 3.11. Family Decision Making, 65 -- 4. Research Methodology, 67 -- 4.1. The Research Problem, 67 -- 4.2. Review of Related Research, 68 -- 4.3. Field Research, 69 -- 4.4. Lirnitations of the Research, 70 -- 5. Analysis and Interpretation of Research Findings, 71 -- 5.1. Attitudes toward Blood Donation, 71 -- 5.2. Behaviour relating to Blood Donation, 71 -- 5.3. Interpretation of Research Results relating to Blood Donation, 72 -- 5.4. Perception of Organ Transplantation, 73 -- 5.5. Perception of Organ Donation, 74 -- 5.6. Attitudes toward Organ Donation, 74 -- 5.7. Behaviour relating to Organ Donation, 76 -- 5.8. Beliefs relating to Organ Donation, 77 -- 5.9. Interpretation of Research Results relating to Organ Donation, 79 -- 5.10. Sources of Information on Organ Transplantation and Donation, 80 -- 5.11. Role of Gender in Attitudes and Behaviour relating to Blood and Organ Donation, 80 -- 5.12. Role of Age in Attitudes and Behaviour relating to Blood and Organ Donation, 82 -- 5.13. Role ofEducation in Attitudes and Behaviour Relating to Blood and Organ Donation, 82 -- 5.14. A Normative Model for Increased Organ Donation, 87 -- 6. Conclusion, 89 -- 7. References, 92 -- 8. Appendices, 99 -- Appendix A. Questionnaire, 99 -- Appendix B. Turkish Transplantation Law no. 2238 and 2594, 101 -- Appendix C. Directive on Organ and Tissue Transplantation Services, 105 -- Appendix D. Directive on National Coordination System of Organ and Tissue Transplantation, 116 -- Appendix E. Decision of 1980/396 of the Supreme Board of Religious Affairs, 134 -- Appendix F. A Collection of News, 138 -- 9. Curriculum Vitae, 154
Yeryüzünde binlerce yıldır var olan insanoğlu, endüstri devrimi ile birlikte doğayla girdiği mücadeleyi kazanmaya başlamıştır. Aslında kazandığını sandığı savaşı kay-betmekte olduğunun farkına ise ancak 1970'lerden sonra varabilmiştir. Endüstri devrimi ne olursa olsun salt ilerleme fikriyle gelmiş ve devam etmiştir. Bu sürekli ilerleme fikri ile ülkelerin kalkınma çabaları giderek kalkınma politikalarına dö-nüşmüştür. Günümüzde kalkınma politikaları ile belirlenen hedefler, ülkelerin en önemli uğ-raşı alanıdır. Ancak devletler tarafından sorumsuzca sürdürülen uğraşılar netice-sinde, doğal kaynakların tükenebileceği, türlerin yok olabileceği ve kirliliğin doğal dengeyi bozacak düzeye gelebileceği yaşayarak tecrübe edilmiştir. Bu durumun farkına varılmasıyla birlikte çevre ile kalkınma arasında bir denge oluşturulması-nın gerekliliği gündeme gelmiştir. Çevreye zarar vermeden kalkınmanın gerçek-leştirilebilmesi için belirlenen politikalardan en önemlisi olan sürdürülebilir kal-kınma kavramı tüm dünyada kabul edilmiş ve uygulanan bir kalkınma modelidir. Sürdürülebilir kalkınma hedefine ulaşabilmek için kullanılan önemli bir araç ola-rak ortaya çıkan "Çevresel Etki Değerlendirmesi" (ÇED) ilk kez 1969 yılında Ame-rika Birleşik Devletleri'nde uygulanmaya başlamıştır. Günümüzde birçok devlet tarafından çeşitli şekillerde ve boyutlarda uygulanan ÇED, Türkiye'de de uygulanmaktadır. 1993 yılında ilk ÇED Yönetmeliği'nin uygu-lamaya konulmasından günümüze, defalarca çevresel açıdan olumsuz olan bir-çok revizyona uğramıştır. Bu makalede kalkınma ile çevre arasında bulunan ve halen kalıcı çözüme ulaşa-mamış sorunlar ile ÇED uygulamasının bu sorunlara olan olumlu ve olumsuz etkisi Türkiye örneği üzerinden tartışılacaktır. Makale ağırlıklı olarak literatür tarama-sına dayanacak, çeşitli kanun ve yönetmeliklerden yararlanılacaktır. ; The human being has been living on Earth thousands of years and there has always been the struggle about respecting the nature along with industrial de-velopment. In fact, it has been noticed that its losing to war which its assume to gain after 1970s. However, the industrial revolution came with an absolute ad-vance and this trend has continued. Gradually, the development efforts of the countries have turned with this constant advanced ideas into a development po-licy. Today, the development policy is the most important occupational area of many countries. But in turn of occupation irresponsibly continuing by state have been experienced by living to can run out of natural resources, can disappear of spe-cies and pollution be able to come to a level that can distrupt the natural balance. Along with recognition of this case, the necessity of creation of a balance between environment and developement has been raised. The concept of sus-tainable development should be a development without harming the environ-ment, that is admitted all over the world and is a development model that is applied. Environmental impact assessment (EIA) is emerged as an important tool in order to achieve sustainable development goals. It was for the first applied in 1969, in the United States. Nowadays, the EIA, is established in various forms in many states, including Tur-key. In 1993, from establishing of the first EIA instructions until today, it has un-dergone an overhaul that many times negative aspects environmental. In this article it will be discussed that the issues between development and en-vironment still have not reached a permanent solution yet and the practices of EIA regarding these problems have positive and negative contribution. Alongside with the example of Turkey, the article will rely on mainly literature reviews and will benefit from various laws and instructions.
ÖZET İletişim alanındaki en önemli kitle iletişim alanlarından biri olan radyolar, bulunuşundan günümüze değin sürekli bir değişim ve gelişim içinde olmuşlardır. Gerek teknik gerekse hukuksal alanda meydana gelen gelişmelerin, radyoların, en büyük rakibi kabul edilen televizyonlar karşısında varlığını sürdürmesinde büyük katkısı bulunmaktadır. Dünyada ve Türkiye'de hemen hemen aynı yıllarda başlayan radyo yayıncılığı, kısa süre içinde Avrupa ve Amerika'daki istasyon sayılarının giderek artması ve Türkiye'nin aynı gelişmeyi gösterememesiyle, ilerleyen yıllarda aradaki farkın açılmasına neden olmuştur. Radyo yayıncılığının, özel radyoların kurulmasıyla devlet tekelinden kurtulması ve yeni arayışlar içine girmesinin bir sonucu olarak alternatif radyolar ortaya çıkmıştır. Önceleri hükümetler tarafından kabul görmediği için dünyanın birçok ülkesinde korsan yayın yaparak yayın hayatlarına başlayan bu radyolar, zamanla meşruluk kazanmış, nihayetinde ise yasal düzenlemeler ile kuruluş ve işletilmeleri resmileştirilmiştir. Alternatif radyoların ortaya çıkış nedenlerinin başında, halkın istekleri ve sorunları doğrultusunda, tarafsız ve demokratik yayıncılık yapma anlayışı gelmektedir. Yerel yayıncılık yapan bu radyolar, kısa süre içinde konularındaki çeşitlilik ile halkın çok dinlediği hatta şahsi yardımlarla ayakta tuttuğu radyolar haline gelmişlerdir. Çeşitli dernekler, vakıflar, siyasi partiler gibi topluluklar tarafından kurulan alternatif radyolar varlıklarını bağışlar, fonlar veya dinleyicilerin verdikleri aidatlarla sürdürmektedirler. Alternatif radyoculuğun en önemli özelliklerinden birisi de tamamen kamusal yayın yapmalarıdır. Bunu gerçekleştirmek içinde halkın yayınlara katılımını sağlamaları şarttır. Amaç halkı aydınlatmaktır. Hiçbir ticari kaygı taşımadıklarından rahatlıkla halkın sesi olmayı başarmışlardır. Birçok ülkede olduğu gibi Fransa'da da alternatif radyoculuk yapılmaktadır. Ülkede, oldukça fazla sayıda alternatif yayın yapan radyo istasyonu bulunmaktadır. Bu radyolar yayın konuları ile birbirinden çok farklıdır, ancak hepsinin ortak noktaları yerel yayıncılık yapmaları, reklam almamaları ve kamusal olmalarıdır. ABSTRACT One of the most important mass media tools in the communication area, the radio has since its innovation developed and enhanced continuously. The developments both in technical and legal aspects have a considerable contribution of the sustained existence of the radio against its biggest rival, television. The radio broadcasting in Turkey started almost simultaneously with the broadcasting in the world has remained behind the world over the time since the number of radio stations in Europe and the United States constantly increased and Turkey has failed to show the same performance. Alternative radios have appeared as a result of the fact that the radio broadcasting has got rid of the state monopoly with the establishment of privates ones. These radios which transmitted so called pirate broadcasting all over the world as they are not recognized by the governments in early stages have gained legitimacy over the time and finally their establishment and operations have been registered through legal arrangements. One of the primary reasons of the appearance of the alternative radios is the impartial and democratic broadcasting principle in line with requests and problems of the audience. These radio stations broadcasting on a local basis have soon become the most listened radio stations with the diversity of the covered issues and even they have kept their existence through the personal contributions of the audience. The alternative radio stations founded by the various foundations, societies, political parties and other similar communities remain on air thanks to the donations, funds or audience contributions. One of the most significant features of the alternative radio broadcasting is that they broadcast entirely to the interest of general public. In order to realize such an objective, it is necessary to ensure the public participation in the broadcastings. The purpose is to englighten the general public. As they have no commercial concerns, they became successful as the voice of the people. Like many other countries, alternative radio broadcasting is conducted in France. In this country, there are a large number of alternative radio stations. These radio stations differ from each other in terms of the issues they deal with, but they are common in that they broadcast on a local basis with no commercials being broadcast and that they broadcast in public interest.
Özetİkinci Dünya Savaşı sonrasında, dünya ekonomisi dolaysız yabancı yatırımlara doğru eğilim kazanmış ve çokuluslu şirketler gün geçtikçe büyümeye başlamışlardır. Çokuluslu şirketler belirli bir riskte en yüksek getiriyi kazanmak için değişik bölgelerde fırsatlar kollamaktadırlar. Ulusal ve uluslararası eksikleri olan pazarlar, çokuluslu şirketlere önemli fırsatlar yaratmaktadır. Özellikle çokuluslu büyük şirketler, pazardaki eksiklikleri fırsatlara dönüştürmekte ulusal rakiplerinden daha iyidirler. Bu şirketler söz gelimi ölçekten yararlanırlar, yönetimsel ve teknolojik expertiz yaparlar, mal farklılaştırmasına giderler veya f inansal kuvvetlerini artırırlar. Dolaysız yabancı yatırımlar, şirketlerin çokuluslu olma yolundaki son adımıdır. İlk adım genelde ihracattır. Bugün dünyada 36,000 firmanın en azından 175,000 yabancı bağlantısı bulunmaktadır. Dolaysız yabancı yatırımlar genelde gelişmiş ülkelerden gelişmişte olan ülkelere doğru akmaktadır. Bunun sebebi azalmakta olan sermayeye ulaşmaktır. Çokuluslu şirketlerin dolaysız yatırım yapmalarındaki güdüler başlıca üç grupta toplanabilirler. Bunlar stratejik, davranışsal ve ekonomik güdülerdir. Çalışmanın birinci bölümünde özde bu konular işlenmiştir. Bu çalışma çokuluslu şirketlerin finansal güdüleriyle ve bunların şirketlerin finansal tablolarında oluşturduğu sonuçlar ile ilgilidir. kodlu bölüm f inansal güdüleri muhasebe verilerinden araştırabilmek amacıyla rasyolarla bir araya getirmektedir. Çalışmanın ikinci bölümü Türkiye'deki dolaysız yabancı yatırımı incelemektedir. Bu bölümde, Türkiye'deki yatırım olanakları ve diğer gelişmekte olan ülkelerdeki dolaysız yabancı yatırımlar karşılaştırılmıştır. Türkiye'nin yabancı yatırım politikası ve yabancı sermaye yatırımını teşvik eden kanunlar da bu bölümde özetlenmiştir. Üçüncü bölüm çalışmanın araştırma ile ilgili bölümüdür. Bu araştırmanın amacı Türkiye'de faaliyet gösteren çokuluslu şirketlerin finansal güdülerini incelemektir. Bu nedenle çokuluslu şirketlerin muhasebe verileri; yani 1996 konsolide tabloları ve 1996 veya 1997 yıllık raporları kullanılarak ihtiyaç duyulan oranlar çıkarılmıştır. Bu oranlar regresyonun iki bağımsız ve dokuz bağımlı değişkenini oluşturmuşlardır. Bu oranlar incelenen ana kütlenin temel özelliklerini irdelemek üzere örnek firmalar için hesaplanmıştır. Araştırmanın iki hipotezi 'Statistical Package Program for Social Sciences' kullanılarak çoklu regresyon analizi ile test edilmişlerdir. Sonuçta, araştırmadan elde edilen bulgular Du-Pont denklemiyle açıklanmış ve çokuluslu firmaların özsermaye karlılığını yükseltmek için hangi rasyolarla çalıştıkları incelenmiştir.After the World War II, the world economy gained a trend towards foreign direct investment and multinational companies began to grow day by day. Multinational firms are eager for opportunities to invest in geographic locations where they can earn a rate of return high enough to compensate them for perceived level of risk. National and international market imperfections provide many important opportunities to multinationals. Especially the large ones are better able to translate these imperfections into market opportunities-like economies of scale, managerial and technological expertise, product differentiation and financial strength- than their local competitors. The foreign direct investment is a late step in a process that firms become multinational where the earliest step is exporting. Over 36,000 companies around the world have at least some investment in about 175,000 foreign affiliates. The foreign direct investment usually flow the pattern from the developed countries to the less developed countries in order to get the scarce capital. Multinational companies have mainly three types of motives for foreign direct investment decision. These motives are strategic, behavioral and economic motives which are presented in the first chapter. The financial motives are a part in the economic motives. This study deals with the financial motives of the multinational firms and searches their impacts on the financial statements of the companies. In order to investigate the financial motives from the accounting data, these financial motives are gathered into ratios in the section 3.1.3. The second chapter of the study presents the foreign direct investment in Turkey. The investment environment in Turkey and the foreign direct investment in other developing countries are also compared in this part. Furthermore, the foreign capital policy of Turkey has been discussed and the law to promote foreign capital investment has been summarized. The third chapter covers the research of the study. The purpose of the research is to investigate the financial determinants of the multinational companies operating in Turkey. The research uses the accounting data 1996 consolidated financial statements - of the multinational companies and their 1996 or 1997 annual reports to derive out the necessary ratios. These ratios creates the two independent and nine dependent variables of the regression. These ratios have been computed for the sample companies which generalize the population group. The research's two hypothesis have been tested by the multiple regression analysis using the "Statistical Package Program for Social Sciences'. Finally the conclusion of the research has been drawn binding the results to the Du-Pont equation and the ratios that increases the 'Return on Equity' of the multinational companies were studied.
In this study, sociological analysis of public profiles of Democrat Party deputies who served years between 1950 and 1960 as a ruling party deputy by using elite theory has been planned. Before sociological analysis of deputies clarifying the complex structure of first event is needed. To achieve this firstly some basic concepts explained by using general fictions. We will set our work foundation over basic ideas of political sociology on Politics, democracy, powers, the political elite and the intellectual foundation concepts. After creating the conceptual and fictional background of the subject the historical background of the period before Adnan Menderes and his Democrat Party's ruling time has been analyzed.As a sample Group Democratic Party Deputies have been selected who served years between 1950 and1960 under Grand National Assembly umbrella from research universe consist of Turkish political elite. A set of data has been created by using "Spatial Analysis Technique" on the basis of background of the political elite has been used. Parliament's institutional records, publications and websites, especially by examining the parliament albums, since 1950, the year he took over the ruling period have been evaluated and used. These data sets were analyzed by using SPSS. Analysis of 1323 deputies have been planned from the perspective of social indicators like education level, age, foreign language they know, gender and place of birth under the light of generated data in the period of three course term.When the political elite as a result of the study evaluated the required properties for the Democratic Party deputies to be born in Istanbul, he should be more educated university graduates. In other sociological characteristics, to be young and middle-aged, gender and family status in the context of male, married, with three children to outweigh. If the analyzed period, as Turkey that lack of a college education is considered the country's first university graduate of Istanbul University attorneys are frequent. Law graduate to be, people who manage to know at least one foreign language and civilian bureaucrats seem to be dominant in parliament as in the DP. ÖzetBu çalışmada, Demokrat Partinin iktidar yılları olan 1950-1960 yılları arasında görev yapmış Demokrat Parti milletvekillerinin, toplumsal profillerinin elit teorisi üzerinden sosyolojik analizinin yapılması hedeflenmiştir. Milletvekillerinin sosyolojik analizinden önce incelediğimiz olayın ilk başta karmaşık yapısını belirginleştirmek gerekmektedir. Bu doğrultuda ilk başta genel bir kurgulama yapılarak bazı temel kavramlar açıklanmıştır. Siyaset, demokrasi, erk, parti, elit, siyasi elit kavramları üzerinden siyaset sosyolojisinin fikri temelleri üzerine çalışma oturtulmuştur. Konunun kavramsal ve kurgusal alt yapısı oluşturulduktan sonra dönemin tarihsel arka planı da göz önüne alınarak Adnan Menderes ve Demokrat Parti iktidar yılları, öncesi ve dönemi ile birlikte ele alınmıştır.Türk siyasi elitlerinin oluşturduğu araştırma evreninden, örneklem kümesi olarak 1950–1960 yılları arasında, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında görev yapmış Demokrat Parti milletvekilleri seçilmiştir. "Konumsal Analiz Tekniği" kullanılarak, TBMM'nin kurumsal kayıtları, yayınları ve web sitesi özellikle de TBMM albümleri incelenerek, Demokrat Parti'nin iktidarı devraldığı yıl olan 1950'den itibaren Demokrat Parti milletvekilliği yapmış siyasi elitlerin toplumsal özgeçmişleri temelinde bir veri seti oluşturulmuştur. Bu veri setleri SPSS kullanılarak analiz edildi. Oluşturulan veri seti ışığında, üç dönemlik bir süreçte toplam 1323 Demokrat Partili milletvekilinin mesleki dağılımları, eğitim durumları, yaş, bildikleri yabancı dil, cinsiyet ve doğum yeri gibi sosyal indikatörler açısından incelemesi planlanmıştır.Yapılan çalışma neticesinde bir siyasal elit olarak Demokrat Parti milletvekilli için aranan özellikler değerlendirildiğinde İstanbul doğumlu olmak, eğitimli dahası üniversite mezunu olmak gerekmektedir. Aranan diğer nitelikler: genç-orta yaşlı, cinsiyet ve aile durumu bağlamında erkek, evli, üç çocuklu olmak ağır basmaktadır. İncelenen dönemler itibariyle Türkiye'de üniversite eğitimi veren kurumların azlığı göz önünde bulundurulursa ülkenin ilk üniversitesi olan İstanbul Üniversitesi mezunu vekiller yoğunluktadır. Hukuk bölümü mezunu olmak, en az bir yabancı dil bilmek ve sivil-bürokrat yönetici olan kişiler DP sıralarında parlamentoda baskın olarak gözükmektedir.
ÖZET10 Kasım 1938 tarihinde Mustafa Kemal Atatürk'ün hayatını kaybetmesi ile bir-likte Cumhurbaşkanı olan İsmet İnönü ülke yönetiminde en yetkili kişi haline gelmiştir. İnönü'nün CHP ve ülke yönetimindeki adete tek kişilik hakimiyeti ( Milli Şef ) Celal Bayar başta olmak üzere dönemin CHP'li milletvekili ve yöneticilerinde tepkiye neden olmuştur. Bir şahsın parti ve ülke yönetimindeki hakimiyetine İkinci Dünya Savaşı'nın da etkisiyle halkın büyük çoğunluğunda oluşan ekonomik sıkıntının ve iktidarın halkın muhafazakarlığı ile çelişen eğitim ve sosyal alanlardaki uygulamaları CHP ve dışındaki siyasi çevrelerde ve halkın büyük bir bölümünde muhalif bir tutumun oluşmasına neden olmuştur. Bu süreç hükümetin birtakım radikal uygulamaları ile birlikte örgütlü bir mu-halif hareketin doğmasına neden olmuştur. Yukarıda belirtilen nedenlerden kaynaklanan ve açıktan açığa bir söylem ve ey-leme dönüşmeyen CHP milletvekillileri içindeki bireysel tavırlar ilk defa Çiftçiyi Top-raklandırma Kanunu teklifi sırasında ortaya çıkmıştır. CHP milletvekilleri Celal Bayar, Adnan Menderes, Fuat Köprülü ve Refik Koraltan, 14 Mayıs 1945 tarihinde bu kanun teklifinin TBMM'de görüşülmeye başlaması ile birlikte hükümetin bu uygulamasına karşı tavırlarını yaptıkları konuşmalar ile ortaya koymuşlardır. Fakat esasen bu kanun tasarısının TBMM'ye sunulmasından önce CHP içinde muhalif bir grubun oluşması Tevfik Rüştü Aras'ın evinde yapılan perşembe toplantılarıyla başlamıştır. 1945 yılının Nisan ayından itibaren Tevfik Rüştü Aras'ın evinde bir araya gelen Emin Sazak, Adnan Menderes ve Fuat köprülü CHP'nin, İsmet İnönü'nün otoritesi altında olduğunu ifade etmişler ve bu durumu değiştirmek gerektiği üzerinde durmuşlardır. İkinci defa bir ara-ya gelen Adnan Menderes ve Fuat Köprülü demokratik bir merkez oluşturma konusun-da görüş birliğine varmışlardır. Daha sonraki toplantılara Refik Koraltan da katılmıştır. Adnan Menderes, partide ve toplum içinde etkili olan Celal Bayar'ı bu gruba katmak gerektiğini açıklamıştır. Celal Bayar ile yapılan toplantı sonunda o da gruba dahil ol-muştur. Grup üyeleri 18 Mayıs 1945 tarihinde yapılan toplantıda CHP Meclis Grubuna vermeyi düşündükleri Dörtlü Takriri hazırlamışlardır.Takrir verilmeden önce TBMM'de 1945 yılı devlet bütçesinin oylamasına katı-lan üç yüz yetmiş üç milletvekilinden İzmir Milletvekili Celal Bayar, Aydın Milletve-kili Adnan Menderes, İçel Milletvekili Refik Koraltan, Kars Milletvekili Fuat Köprülü ve Eskişehir Milletvekili Emin Sazak bütçeye karşı aleyhte oy kullanmışlardır. Cumhu-riyet Dönemi'nde ilk defa bir bütçeye karşı aleyhte oy kullanılmıştır. Böylece muhalif tavırlarını ikinci defa ortaya koymuşlardır. Grup üyeleri 7 Haziran 1945 tarihinde Celal Bayar, Adnan Menderes, Fuat Köprülü ve Refik Koraltan'ın imzası ile Dörtlü Takrir'i CHP Meclis Grubu Başkanlığı-na vererek muhalif tutumlarını somutlaştırmışlardır. Takrirde CHP'nin işleyişinin de-mokratik ilkelere uygun hale getirilmesini ve TC. Anayasası'nda var olan vatandaş hak ve hürriyetlerinin tanınması talep etmişlerdir. Bu takrir 12 Haziran 1945 tarihinde CHP Meclis Grubu'nda görüşülmüş ve red-dedilmiştir. Takririn reddedilmesi ile birlikte devam eden süreçte bu kadronun CHP içinde siyaset yapma imkanı kalmadığı gibi takrirde talep edilen bir düzenin kurulma-sının CHP içinde mücadele edilerek olamayacağı ortaya çıkmıştır. Takririn, CHP Meclisi Grubuna verildiği günlerde Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, Rauf Orbay ile görüşmüş yeni parti kurulması fikrini ona açmıştır. Bu görüşmeden, İnönü'nün yaptığı diğer konuşmalardan cesaret alan grup üyelerine karşı CHP'li yöne-tici ve milletvekillerinin olumsuz tavrı, partinin yayın organı Ulus gazetesindeki ağır sözlerle dolu yazılar grup üyelerinin CHP'den ayrılmalarına neden olmuştur. Zaten Adnan Menderes ve Fuat Köprülü Vatan gazetesinde yayınlanan yazıları nedeniyle CHP Divanı tarafından 25 Eylül 1945 tarihinde CHP'den ihraç edilmişlerdir. Diğer isimlerde istifa etmişlerdir. Partisiz kalan grup üyeleri parti kurma çalışmalarına başla-mışlar ve Demokrat Parti 7 Ocak 1946 tarihinde resmen kurulmuştur. Demokrat Parti, Dörtlü Takrir'in imzacıları: Celal Bayar, Adnan Menderes, Fuat Köprülü ve Refik Koraltan tarafından kurulmuştur. Demokrat Parti'nin simgesi "DP", genel merkezi ise Antalya Milletvekili Cemal Tunca'nın Ankara Sümer Sokaktaki sekiz numaralı binası olmuştur. Demokrat Parti'nin kuruluş gerekçesinde ve programında Türkiye'de demok-ratik bir rejimin kurulacağı, TC Anayasası'nda demokrasiye aykırı kanunların kaldırı-lacağı, vatandaşların hak ve hürriyetlerinin anayasal teminat altına alınacağı dile geti-rilmiştir. Muhalefet yıllarında ise CHP ve iktidar demokratik olmayan tutum ve davra-nışlar sergilemekle itham edilmiştir. Muhalefet yıllılarında iki parti arasında demokra-siye aykırı birçok olay yaşanmıştır. Hatta 7 Ocak 1947 tarihinde gerçekleşen Demokrat Parti Birinci Genel Kongresi'nde kabul edilen Hürriyet Misakı'nda TC Anayasası'na aykırı olan kanunların kaldırılması ve demokrasiye uygun kanunların yapılması talep edilmiştir. Bu istekler yerine getirilmez ise Demokrat Parti Genel Yönetim Kurulu'na sine-i millet kararı ( TBMM'den çekilme ) hakkı verilmiştir. Demokrat Parti yönetici-leri iktidara gelmeleri halinde vatandaşlara hak ve hürriyetlerinin tanınacağı, demokra-siye aykırı kanunların kaldırılacağı ve TC Anayasası'nın demokrasiye uyumlu hale ge-tirileceği sözlerini vermişlerdir. 14 Mayıs 1950 seçim faaliyetlerinde aynı vaatler tekrarlanmıştır. Hatta 2 Nisan 1950 tarihinde Kasımpaşa'da konuşan Demokrat Parti Genel Başkanı Celal Bayar, grev hakkının demokratik hak olduğunu ve demokrasinin olduğu ülkelerdeki gibi toplumsal düzene ve ekonomiye zarar vermeyecek biçimde işçilere grev hakkının verileceğini ifa-de etmiştir. Seçimleri kazanan Demokrat Parti adına Adnan Menderes 22 Mayıs 1950 tarihinde hükümeti kurmuş ve 29 Mayıs 1950 tarihinde hükümet programı TBMM'de onaylanmıştır.Hükümet programında partinin seçim beyannamesinde olduğu gibi iktidar deği-şikliğinin ülkede maddi ve manevi hiçbir sarsıntıya yol açmasına imkan tanınmayacağı ve özellikle devri sabık yaratılmayacağı vurgulanmıştır. Programda, TC Anayasası'nda vatandaş hak ve hürriyetlerine ve millet iradesine dayanan kararlı bir devlet düzeninin gerçekleşmesini sağlayacak düzenlemelerin yapılacağı ifade edilmiştir. Ayrıca CHP hükümetlerinden ( tek parti dönemi ) kalan, demokratik olmayan kanunların, alışkan-lıkların ve anlayışların değiştirileceği vurgulanmıştır. Programda, işçilere grev hakkının sosyal ve ekonomik düzeni bozmayacak şekilde tanınacağı açıklanmıştır. Demokrat Parti İktidarı Programı'nda sadece vatandaşlara tanınacak haklar yer almamıştır. Ayrıca o tarihlerde azınlıkta olsa da bazıları tarafından hak olarak görülen faaliyetlerin yasaklanacağı da yer almıştır. Cumhuriyet'in ve inkılapların korunması için aşırı sol akımlara ( komünizm ) izin verilmeyeceği ve bunlarla etkin bir biçimde müca-dele edileceği ifade edilmiştir. Bunlara karşı kanuni tedbirlerin alınacağı çünkü bu tür düşüncelerin günün şartlarında fikir ve vicdan hürriyeti olarak görülmediği vurgulan-mıştır. Bu fikir akımların hürriyet maskesi altında yayın yapmalarına izin verilmeyeceği çünkü bu düşünce akımlarının amacının özgürlükleri ortadan kaldırmak olduğu iddia edilmiştir. Komünizm fikir akımının yanı sıra irticai hareketlere de asla müsaade edil-meyeceği vurgulanmıştır. Demokrat Parti Dönemi'nde iktidarın sivil toplum kuruluşları ile ilişkilerine özetlemeden önce sivil toplumun örgütü tanımını yapmak yerinde olacaktır. Sivil top-lum kavramı farklı biçimlerde tanımlanan bir kavramdır. Özellikle devlet ile sivil top-lum arasındaki ilişki farklı tanımlamalara neden olmaktadır. Bu tanımlardan bazılarında sivil toplum, devletten tamamen bağımsız, devleti kontrol eden ve hatta devletin alter-natifi olan örgütlü bir güç olarak tarif edilmiştir. Diğer tanımlarda ise devlet ile sivil toplum arasında bu kadar keskin bir ayrılığın olmadığı, sivil toplumun devlete top-lumsal katılımı sağlama amacının var olduğu ileri sürülmüştür. Modern anlamda sivil toplum kavramı "Non Govern Mental Organizations" ( devletten bağımsız örgütlen-meler ) olarak tanımlamasının yanı sıra "gönüllü kuruluşlar", "kar amacı gütmeyen ku-ruluşlar" gibi ifadelerle de tanımlanmaktadır. Sivil toplum tanımını yaptıktan sonra Demokrat Parti iktidarları öncesi sivil toplum örgütlenmesine devletin müdahalesinin ne zaman kaldırıldığına kısaca yer verelim. Türkiye'de 28 Haziran 1938 tarihinde yürürlüğe giren 3512 sayılı Cemiyetler Kanunu ile Osmanlı Devleti döneminden kalma 1909 tarih ve 121 sayılı Cemiyetler Kanun'u ve bu kanunda yapılan 353 ve 387 sayılı kanunlar yürürlükten kalkmıştır. Bu kanunun dokuzuncu maddesinin h bendiyle "aile, sınıf, ırk, cins" esasına dayalı der-neklerin kurulması yasaklanmıştır. Bu madde ile sendika ve birçok derneğin kurulması yasaklanmıştır. Bu kanunun kabul gerekçesinde, o dönem de bazı ülkelerde var olan ko-münist ve faşist rejimlerin ülkenin yönetimin ele geçirmesini önlemek olduğu ileri sü-rülmüştür. İsmet İnönü'nün 10-11 Mayıs 1946 tarihinde CHP Kurultayı'nda yaptığı konuşmadan sonra 5 Haziran 1946 tarihinde 4919 sayılı Kanun ile dernek kurma işle-mindeki izin alma formalitesi kaldırılmıştır. Sınıf esasına dayalı dernek kurma yasağı da kalkmıştır. Bu kanunun kabulü sırasında Demokrat Parti adına bir konuşma yapan Adnan Menderes, kanunda yapılan değişikliği demokrasiye giden yolda önemli bir aşa-ma olarak adlandırmıştır. Sivil toplum örgütlenmesinin önündeki engeller Demokrat Parti İktidarı öncesinde kaldırılmıştır. Demokrat Parti İktidarı döneminde sivil toplum kuruluşları ile ilişkiler iki bölü-mde ele alınabilir. Birinci bölüm hükümetin sivil toplum alanında yaptığı düzenleme-lerden oluşur. İkinci bölüm ise iktidarın sivil toplum kuruluşlarına yaklaşımı yani onların faaliyetlerine karşı tutumu, ülke yönetimi ile ilgili alınan kararlara ilgili sivil toplum kuruluşlarının tepkileri ve sivil toplum kuruluşlarının kendi alanları ile ilgili alınan kararlarda bu kuruluşların isteklerinin ve itirazlarının dikkate alıp almamasından oluşur.Demokrat Parti İktidarı döneminde sivil toplum alanında birçok düzenleme yapılmıştır. Hükümetin yaptığı bu düzenlemelere günümüzün demokrasi düzeyi ile yaklaşmak zamanın koşullarını ve demokrasi kültürünün oluşum sürecini dikkate almamak anlamına gelir. Hükümetin sivil toplum alanında yaptığı ilk düzenleme 5680 sayılı Basın Kanunu'dur. Kanunun kabulü demokrasi ilkeleri ile bağdaşan bir uygulama olmuştur. Bu nedenle basın ve basın-yayın örgütleri bu yasayı doğru bir adım olarak görmüşlerdir. Hükümetin sivil toplum alanında yaptığı ikinci kanuni düzenleme 5844 sayılı Komünizm İle Mücadele Kanununu çıkarmasıdır. İktidarın programında komü-nizm fikir akımına ve komünist yayınlara karşı mücadele edileceği, bu fikir akımlarının faaliyetlerinin demokratik bir fikir ve vicdan hürriyeti olarak görülmediği aksine de-mokratik rejimi ortadan kaldırmaya yönelik bir tutum ve tavır olduğu vurgulanmıştır. Muhalefetin de bu konuda iktidarla aynı düşünceye sahip olması bu kanunun çıkarıl-masını kolaylaştırmıştır. Demokrat Parti İktidarı'nın bu tür düşünce akımlarına ve onların faaliyetlerine izin vermemesini değerlendirirken zamanın koşullarını ve demok-rasi kültürünün oluşum sürecini göz önünde tutmak yerinde olacaktır. İktidarın sivil toplum alanı ile ilgili yaptığı bir başka uygulama ise 5816 sayılı Atatürk Kanunu'nun çıkarılmasıdır. Atatürk'ün kişiliğine, ilke ve inkılaplarına saldırıların sonucunda kabul edilmiş olan bu kanun günümüzde de geçerlidir. Bu kanunun çıkarılmasına Atatürk'ün kurduğu parti olan CHP'li milletvekillerinin karşı çıkmış olmaları ise üzerinde durul-ması gereken önemli bir husustur. Hükümetin sivil toplum alanında gerçekleştirdiği bir başka düzenleme ise 6761 sayılı Vicdan ve Toplanma Hürriyetini Koruma Kanunu'nun kabul edilmesidir. Kanun, irticai hareketlerin artarak rejimi tehdit eder hale gelmesinin sonucu çıkarılmıştır. İrticai hareketlere izin verilmeyeceğini, demokratik rejimi koruya-cağını programında ilan eden hükümet bunun gereğini yerine getirmiştir. Dinin siyasi veya diğer çıkarlar için kullanılması ve bu tür örgütlenmelerin kurulmasını demokratik ilkelerle bağdaştırmak mümkün değildir. Hükümetin sivil toplum alanına bir başka müdahalesi Neşir Yolu ile veya Radyo ile İşlenecek Bazı Cürümler Hakkındaki Kanun'u çıkarması ile 6732 ve 6733 sayılı basın kanunlarının bazı maddelerini değiş-tirmesi ile olmuştur. Bu kanunlarda yer alan kişilerin şikayeti olmadan savcıların ya-yınlar ile ilgili kendiliğinden harekete geçebilmesi unsuru haber alma ve verme hür-riyetini engelleyen bir koşul oluşturmuştur. Yine gazetecilerin yaptıkları haberler ve köşe yazarlarının yazdıkları yazılar nedeniyle şikayet edilmeleri halinde kendilerini müdafaa edebilmeleri için ispat hakkının onlara verilmeyişi bazı konularda ( iktidar ve mülki amirler ile ilgili yolsuzluk vb) haber yapmalarına, yazı yazmalarına engel olacak ortamı oluşturmuştur. Ayrıca, halkın haber alma özgürlüğüne, gazetecilerin özgür ve bağımsız çalışmasına engel olmuştur. İspat hakkı verilmediği gibi bu tür yazı ve haberler için cezaların arttırılması basın hürriyetini ortadan kaldırmıştır. Bu nedenle bazı basın mensupları hareket içerikli haber ve yazıları nedeniyle ceza almış olsalar da hükümetin politikalarını eleştiren onlarca basın çalışanına hapis cezalarının verilmesi vatandaşlara hak ve hürriyetlerini vereceğini ve devri sabık yaratmayacağını söyleyen Demokrat Parti İktidarı'nın bu uygulamaları onun söylemleri ve adıyla çelişmesine ne-den olmuştur. Hükümetin sivil toplum alanında yaptığı bir başka kanuni düzenleme 6771 Sayılı Toplantılar ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'nu çıkarmasıdır. Kanun, siyasi partilerin seçim varmış gibi çok fazla miting yaptığı ve bu mitinglerde konuşanların hükümeti ağır bir şekilde eleştirdiği ve hatta bazı hatiplerin hükümet üyelerine ağır sözler söylediği gerekçeleriyle kabul edilmiştir. Bu kanun ile partilerin miting ve kapalı alan toplantıları seçim zamanı ile sınırlandırılmıştır. Bu nedenle bu uygulama demokrasiye aykırı bir düzenleme olmuştur. Bir parti veya dernek kanunlara aykırı hareket etmediği sürece istediği zaman izin almak koşulu ile miting yapabilmelidir. Hükümetin sivil toplum kuruluşları ile ilişkilerine baktığımızda ise olumlu ve o-lumsuz tutum ve uygulamaların varlığından söz edebiliriz. İktidarın sivil toplum kuru-luşları ile ilişkileri dernekler, sendikalar ve basın teşkilatları ile olmak üzere üç ana bö-lüm halinde ele alınabilir. Derneklerle ilişkilere baktığımızda öğrenci dernekleri ile iliş-kilerin daha yoğun olduğunu söyleyebiliriz. Özellikle TMTF ve MTTB gibi öğrenci dernek federasyonları yönetimleri ile ilişkiler öğrenci dernekleri ile ilişkilerin en önemli bölümünü oluşturur. Bu konuda partilerin bugünde devam eden derneklerin yönetimle-rini elde etme isteği Demokrat Parti İktidarı'nın da faaliyetlerinden birisini oluşmuştur. Muhalif olan yönetimleri değiştirmek için çeşitli çalışmalar yapılmıştır. Bu doğrultuda Demokrat Partili dört milletvekili tarafından öğrenci derneklerine hükümetin verdiği ö-deneği dağıtma ve gençlik sorunlarını çözmek amacıyla kurulmuş olan Gençlik Bürosu' nun TMTF ve MTTB'nin yönetim kurulları seçimlerine müdahale etmesi ve sonrası yaşanan olaylar demokrasi ilkeleri ile bağdaşmamıştır. Ayrıca Türkiye Milli Gençlik Teşkilatı adında bir gençlik derneği varken Türk Milli Birliği'nin kurulması ve böylece geçliği farklı cephelerde örgütleme isteği gençliğin birbiri ile kavgalı hale gelmesine ne-den olmuştur. Radyo Dinlemeyenler Cemiyeti'nin İstanbul Valisi Ethem Yetkiner tara-fından kanunsuz bir biçimde kapatılması, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekanı Turhan Fevzioğlu'nun görevden alınması nedeniyle eylem yapan öğrencilerin gözaltına alınması ve mahkemeye verilmesi, İTÜTB'nin üniversitedeki yemek boykotu nedeniyle öğrencilerin gözaltına alınmaları, mahkemeye verilmeleri ve hükümet yetki-lilerinin bu konuda yaptıkları açıklamalar demokratik bir iktidar sivil toplum kuruluşu ilişki tarzına aykırı olmuştur. Tahkikat Komisyonu kararları ile örfi idarelerin kurulması ve öğrencilerin tepkilerinin engellenmesi de demokrasi açısında doğru olmayan uygula-malar olmuştur. Kiracılar Cemiyeti'nin istekleri dikkate alınarak Kira Kanunu'nun ka-bul edilmesi, tüccar, esnaf ve sanayicilerin derneklerinin talepleri dikkate alınarak Milli Korunma Kanunu'nda yapılan değişiklik ve kredi imkanlarının artırılması gibi karar-larda dernekler ile ilgili hükümetin olumlu yönde uygulamaları olmuştur. Ayrıca hükü-metin irtica ve komünizm ile mücadeleleri de dernekler tarafından olumlu karşılan-mıştır. Hükümetin sendikalar ile ilişkilerine baktığımızda ise grev hakkı tartışmalarının en önemli sorun olduğunu söyleyebiliriz. İktidarın seçim vaatlerinde ve programında olan grev hakkı ile ilgili sendikalar tarafından onlarca talep gelmiştir. 1951 yılında bir tasarı hazırlanmış olmasına ve ilgili bakanların bu hakkın verileceğini yıllarca söyleme-lerine karşın grev hakkı verilmemiştir. Çalışma bakanları grev hakkının verilmeme ne-denini, genellikle iktisadi ve sosyal düzenin bozulabileceğine dayandırmışlardır. Ayrıca, grev hakkı verildiğinde işverene lokavt hakkının da tanınması gerektiği için sendikala-rın mali gücünün bunu kaldıramayacağını ve işçilerin zor durumda kalacağını iddia et-mişlerdir. Bu nedenlerle grev hakkı için acele edilmemesini dile getirmişlerdir. İşçiye grev hakkının verilmemesinin yanında işçi mitinglerinin yasaklanması; kanunsuz grev nedeniyle bazı sendikaların kapatılması; işsizlik rakamları açıklamaları nedeniyle Çalışma Bakanlığı ile tartışmaya giren bazı sendika birliklerinin Sendikalar Kanunu'nun sekizinci maddesinde yer alan ayrı ayrı iş kolundaki sendikaların sendikal birlik olama-yacağı gerekçesiyle kapatılması; işçi seminerlerinin yasaklanması ve burada konferans verenlerin cahillikle, komünistlikle ve siyasi propaganda yapmakla ile itham edilmesi; Zonguldak Maden İşçileri Sendikası ikinci başkanının muhalif açıklamaları nedeniyle görevden alınması ve sendikanın kongresine müdahale edilmesi gibi olaylar demokratik olmayan tutumlar olmuştur. Kolektif İş Akdi tasarısının TBMM'ye getirilmesi, işçiler için ev yapılması, yıllık ücretli iznin verilmesi, tatil yapamayanlara çalıştıkları gün için yevmiye ödenmesi, sendikal faaliyet nedeniyle işten çıkarılmaların kanunla yasaklan-ması, işçi sigortalarındaki düzenlemelerde işçilerin ve sendikaların lehine olan demok-ratik uygulamalar olmuştur. Basın ve onun teşkilatları ile ilişkilerine baktığımızda Demokrat Parti, muhalefet yıllarında ve iktidarının ilk üç, dört yılında basının büyük bir bölümü tarafından destek- lenmiştir. Fakat hükümet politikalarındaki değişmeler ve ekonomideki kötü gidiş bası-nın büyük bir bölümünün hükümete muhalif olmasına neden olmuştur. Bu nedenle bası-nının muhalif partilerin eylem ve söylemlerini sayfalarına taşıması; hükümet politikala-rını eleştiren yazılar yayınlaması hükümetin yukarıda aktardığımız kanuni önlemleri al-masına neden olmuştur. Bu kanunların kabulüne bazı gazetecilerin hükümet üyeleri ile ilgili eleştirinin boyutunu aşarak hakaret içeren yazıları kaleme almaları da etkili olmuş-tur. Özellikle 1958 yılından sonra basın kuruluşları ile hükümet üyeleri arasında ilişkiler gerginleşmiştir. Basın sanki bir muhalefet partisi gibi muhalefeti hükümete karşı tek cephede birleşmeye çağırırken hükümette basını reklam ödeneklerinin azalması nede-niyle bu yönde hareket etme ve meşru hükümete karşı halkı ayaklanmaya teşvik etmek-le itham etmiştir. İsmet İnönü'nün ve CHP'lilerin yurt gezileri ile Osman Bölükbaşı'nın Kırşehir'i ziyareti ve tutuklanması sırasında bazı gazetecilerin polis tarafından tartak-lanması, fotoğraf makinelerinin ellerinden alınması, gözaltına alınmaları, yargılanma-ları, bu olayların yayının yasaklanması hükümet ile basının ilişkilerini daha da gergin-leştirmiştir. Bu olaylar nedeniyle basın örgütlerinin tebliğler yayınlamaları ve bu tebliğ-lerden birisi nedeniyle İstanbul Gazeteciler Sendikası'nın siyaset yaptığı gerekçesiyle kapatılması ve Beynelmilel Basın Enstitüsü'nün Türkiye'deki basın hürriyeti ile ilgili açıklamasının yayınının yasaklanması basınla iktidarı karşı karşıya getirmiştir. Bu olay-lar bazı gazeteci örgütlerinden istifa edenlerin Demokrat Parti'ye yakın gazeteciler ile radyo ve Anadolu Ajansı'nda çalışan gazetecilerden oluşan Matbuat Kulübü'nün kurul-ması ile sonuçlanmıştır. CHP'nin son olaylar nedeniyle halkı iktidara karşı isyana teşvik ettiği ve silahlı hücreler kurduğu gerekçesiyle Tahkikat Komisyonu'nun kurulması ve bu olay sonucunda örfi idarelerin ilan edilmesi bazı örfi idare kararlarına uymadığı ne-deniyle bazı gazetelerin kapatılmasına neden olmuştur. Tabi ki sadece hükümetin basın-la olumsuz yönde ilişkileri olmamıştır. Başbakan Adnan Menderes birçok kez bazı ga-zetecilere ziyafet vermiş, onların teşekküllerini ziyaret etmiş ve istek ve sorunlarını din-lemiştir. Özetle Demokrat Parti İktidarı Türkiye'de demokrasi kültürünün oluşmadığı ve Cumhuriyet'in ilanının üzerinden çok fazla zamanın geçmediği bir dönemde işbaşına gelen bir iktidardır. Bu nedenle devri sabık yaratılmayacağı ve demokratik hak ve hürriyetlerin tanınacağı, TC Anayasası'nın demokrasi ilkelerine uygun biçimde tanzim edileceği sözleri tutulamamıştır.ABSTRACTOn November 10, 1938 with the death of Mustafa Kemal Ataturk, Ismet Inonu country, the management of which the President has become the most authoritative person. İnönü, CHP and the state administration dominated by single units (National Chief), especially the period of Celal Bayar reaction caused CHP deputies and managers. Direction of the party and the country is a party to the Second World War due to the domination of the majority of the people and the power of the economic distress of the people in conflict with conservative political circles and outside the CHP applications in educational and social fields, and a large part of the population has led to the formation of an oppositional stance. In conjunction with this process, the government organized a number of radical opposition movement has led to applications.Due to the reasons stated above, and openly turned into a discourse and actions of individual behavior within the CHP has emerged during the bid for the first time legislation for land reform. CHP deputies Celal Bayar and Adnan Menderes, Fuat Koprulu, and Refik Koraltan, May 14, 1945 with the start of the discussion in Parliament on the proposal of this law the government's attitude towards the application put forward by their speeches. However, prior to the submission to Parliament of the draft of this law is essentially a dissident group within the CHP meetings began Thursday in the home of the formation of Tevfik Rüştü Aras. Aras Tevfik Rüştü since April of 1945 came together at home Emin Sazak sure, Adnan Menderes and Fuat Koprulu CHP reported that they were under the authority of Ismet Inonu and focused on the need to change this situation. Fuat Koprulu Adnan Menderes coming together for the second time and agreed on establishing a democratic center. Refik Koraltan later participated in the meetings. Adnan Menderes, the party and in the community should join this group Celal Bayar has announced that effective. The meeting with the group at the end of Celal Bayar, it has been included. Group members at the meeting held on May 18, Calm before the Turkish Grand National Assembly without a vote of the state budget of 1945 three hundred and seventy-three deputies involved in İzmir deputy Celal Bayar,Deputy Aydin Adnan Menderes, Mersin deputy Refik Koraltan, Kars deputy Fuat Koprulu and Eskişehir deputy Emin Sazak used negative vote against the budget. Against the budget vote against the Republican period was used for the first time. Thus, the attitudes of the opposition put forward a second time. 1945 was prepared by the CHP Parliamentary Group Quartet Motion to think.Group members on June 7, 1945 at Celal Bayar and Adnan Menderes, Fuat Koprulu and the CHP Parliamentary Group of the motion hazard with the signature of President Rafik Koraltan'ın attitudes explicitly put forward by the opposition. The operation of the CHP's proposal to be brought into line with democratic principles and the TC. Recognition of citizens' rights and freedoms of the Constitution claimed that exists.CHP Parliamentary Group on June 12, 1945 This resolution was discussed and rejected. Calm in the ongoing process of this staff within the CHP with the rejection of the possibility of politics as no event requested a proposal to establish an order could not be fighting in the CHP has emerged.The proposals given in the CHP parliamentary group, recently President Ismet Inonu, the idea of establishing a new party he has met with Rauf Orbay. This meeting, the group ventured İnönü his other speeches negative attitude against members of the CHP managers and members of parliament, the party organ of the Nation newspaper articles full of heavy words to leave the group members has led to the CHP. Already published in Homeland Adnan Menderes and Fuat Koprulu writings were expelled from the CHP CHP by the Court on September 25, 1945.Other names resigned. The remaining members of the group began the work of establishing party-Party and the Democratic Party was formally established on January 7, 1946. The Democratic Party, Four signatories to the motion: Celal Bayar and Adnan Menderes, was founded by Fuat Koprulu, and Refik Koraltan. Symbol of the Democratic Party, "DP", is headquartered in Ankara Antalya Deputy Cemal Tunca Sumerian has been building street number eight.The justification of the Democratic Party establishment of a democratic regime in Turkey to install and program, contrary to the laws of democracy, the Constitution of the Republic of Turkey removed, will be guaranteed by the constitutional rights and freedoms of citizens are expressed. In opposition to the CHP, and the government has been accused of exhibiting non-democratic attitudes and behaviors. The opposition between the two parties yıllılarında many events occurred against democracy. Even the Democratic Party, which took place on January 7, 1947 the First General Congress of the abolition of laws which are contrary to the Constitution of the Republic of Turkey adopted the Convention on Freedom and democracy has been requested to the appropriate law. These requests are not adhered to given the right to withdraw from the Parliament of the Board of Directors of the Democratic Party. If the Democratic Party came to power managers to recognize the rights and freedoms of citizens, democracy, contrary to the laws of the Republic to remove the words of the Constitution gave making them compatible with democracy.May 14, 1950 election activities, the same promise was repeated. Even speaking Kasımpaşa on April 2, 1950 Democratic Party Chairman Celal Bayar, that democratic rights and democracy in countries where the right to strike as the social order and stated that the economy will not harm the workers the right to strike. On behalf of the Democratic Party won the elections on May 22, 1950 the government of Adnan Menderes set up and on May 29, 1950 the Parliament approved the government's program.The government program as well as the party's electoral declaration is no shock of the moral and material change of government in the country the possibility to open the account will not be recognized, and in particular sorulmayacağı previous government was emphasized. In the program, the Constitution of the Republic of Turkey is based on the will of the citizens' rights and freedoms and the nation are expressed in stable arrangements shall be made to ensure the realization of a state order. In addition, the governments of the CHP (single-party period) and the remaining non-democratic laws, habits, and understandings change is emphasized. In the program, the workers explained to recognize the right to strike will not disrupt the social and economic order.Programme of the Government of the Democratic Party would get only the rights of citizens were not included. In addition, even though at that time by some of the minority rights in the banned activities took place. Reforms for the protection of the Republic and the extreme left movements (communism) and will not be allowed to deal with them effectively unless otherwise indicated. Legal action will be taken against them because such conditions, the ideas and thoughts of the day is not seen as freedom of conscience is emphasized. This idea will not be allowed to broadcast under the guise of freedom of currents currents of thought because it has been claimed that the purpose of eliminating freedoms. The idea of communism would not be allowed to flow as well as the reactionary movements never be emphasized.Democratic Party Period Before summarizing the power of civil society in its relations with non-governmental organizations would be appropriate to define the organization. The concept of civil society is a concept defined in different ways. In particular the relationship between the state and civil society leads to different definitions. Some of these definitions, civil society, completely independent of the government, which controls the state and even the organized power of the state, which has been described as an alternative. Other definitions of the state and civil society is not so much a sharp separation, has the purpose of ensuring the participation of civil society, the state has been suggested that social. The concept of civil society in the modern sense "Non Govern mental Organizations" (independent of the state organizations), as well as the definition of "voluntary organizations", "nonprofit organizations" as well as the terms are defined. After the definition of civil society non-governmental organization prior to the governments of the Democratic Party has been removed briefly when you let the government's interference.Turkey Associations law no. 3512 came into force on June 28, 1938 and 1909 by the Ottoman Empire era and societies act no. 121 and no. 387 to the law and the law was abolished 353. This is the ninth article of the law bendiyle h "family, class, race, gender" on the basis of the establishment of associations is prohibited. This material association with the trade unions and the establishment of many prohibited. Accept the justification for this law, existing at the time of communist and fascist regimes in some countries to avoid taking over the administration of the country suggested that.Ismet Inonu, 10 to 11 May 1946, after his speech to the CHP congress of the law no. 4919 on June 5, 1946 permitting process and formalities to freedom of association has been removed. Class on the basis of the ban on freedom of association disappeared. Time of the adoption of this law, gave a speech on behalf of the Democratic Party of Adnan Menderes, the change in the law is an important step on the road to democracy, termed. Removed the obstacles to the organization of civil society ahead of the Democratic Party Government.Relations with non-governmental organizations in the Government of the Democratic Party can be considered in two parts. The first part consists of the Regulation in the field of government, civil society. The second part of power approach to civil society organizations, that is, their attitude towards the activities of the country, on the decisions taken on the management of non-governmental organizations and civil society responses in decisions related to their field consists of absence from these organizations to take into account requests and objections.The Governments of the Democratic Party made many regulations in the field of civil society. The government's approach to his time with the level of democracy in today's terms of these regulations and take no account of the formation process of a culture of democracy means. The government's first regulation in the field of civil society Press Act no. 5680. The adoption of the Law has been a practice incompatible with the principles of democracy. Therefore, the press and media organizations saw this as a step towards the law. The second legal regulation in the field of civil society, the government's Struggle Against Communism Act 5844 to issue no. The idea of communism and communist publications program flow of power to fight against the idea of a democratic currents of ideas and activities seen as contrary to freedom of conscience to abolish the democratic regime is emphasized as an attitude and demeanor. Opposition to have the same thought on this subject, power and facilitated the removal of this law. İktidarı'nın Democratic Party not to allow this kind of thought currents and their activities in terms of assessing the time and would be wise to keep in mind that the process of the formation of a culture of democracy. Another application is related to the field of civil society that the government is the removal of the law no. 5816 of Atatürk. Atatürk's personality, principles and reforms of this law which has been adopted as a result of the attacks also applies today. This law established by Ataturk party, the CHP deputies opposed the removal of the need to focus on to be an important consideration. If the regulation is carried out by the Government in the field of non-governmental No. 6761 is the adoption of the Law on Protection of conscience and the right to freedom of assembly. The law was a result of the arrival of fundamentalist movements become increasingly threaten the regime. Harekelere reactionary allowed the democratic regime of government that proclaimed the need to protect the program fulfilled. The use of religion for political or other interests is not possible to reconcile democratic principles and the establishment of such organizations. Another area of civil society through the intervention of the government or the Radio Broadcasting to be covered by the Act on Certain Felonies by extraction with replacement of some provisions of the laws of 6732 and 6733 has been no press. Without these laws, prosecutors publications related to the complaints of the people pass the element of self-motivation has created a condition that prevents the freedom to receive and impart news. Again, journalists, columnists wrote articles for their news and to be able to prove that the right to defend themselves if they are complaining verilmeyişi them on some issues (related to power and corruption, governors, etc.) make news, the media has created to prevent writing to write. In addition, the public freedom of information, has been hampered by journalists to operate freely and independently. Proof is not given the right to increase the penalties for press articles and news like this kind of freedom is eliminated. For this reason, some members of the media even if they are convicted of moving content, news and articles critical of the government's policies, press the dozens of employees and the transfer of prison sentences would be given rights and freedoms of citizens who have no former Democratic Party İktidarı'nın these practices conflict with the name of his discourses, and from what has been . Any other legal regulation in the field of civil society that the Government No. 6771 Law on Meetings and Demonstrations landing. The law of political parties and election rallies like there's a lot of rally speakers heavily criticized the government and even some harsh words said to the members of the government on grounds of orators were adopted. With this law, meetings, parties, rally and off the field is limited to election time. Therefore, this application has an arrangement undemocratic. Act contrary to the laws of association, unless a party or get permission at any time be able to rally with the condition.If we look at the government's relations with civil society organizations can talk about the existence of positive and negative attitudes and practices. Power relations with non-governmental organizations, associations, trade unions and the press offices of three main parts: can be handled. When we look at the relations of relations with associations, student associations say that more intense. Student associations and federations, such as TMTF MTTB especially relations with governments creates the most important part of relations with student associations. Management of associations in this regard the parties desire to achieve, which continues today İktidarı'nın Democratic Party, one of the activities occurred. Various studies the management of the opposition to change. In this respect the government of the Democratic Party the benefit of four deputies student associations established to solve the problems of deploying and youth, the Youth Bureau's board of directors MTTB'nin TMTF and after the elections and the events in the intervention was not consistent with democratic principles. In addition, while Turkey's National Youth Organization is a youth association, and thus the establishment of the Turkish National Union geçliği different fronts at loggerheads with each other to become the youth organization has led to the request. Radio unlawfully by not obeying the closure of the League of the Governor of Istanbul Ethem Yetkiner, Dean of the Faculty of Political Sciences, Ankara University, Turhan Fevzioğlu'nun dismissal of the action because of the detention and court-students who, due to the boycott of food İTÜTB'nin university students detention, without trial and government officials and their explanations in this regard the relationship of a democratic style of government, non-governmental organizations has been inconsistent. Research Commission decisions and the establishment of the legal authorities and the students' reactions have been prevented by applications that are not correct in terms of democracy. Requests, taking into account the adoption of the Law on Lease Tenants Association, merchants, tradesmen, and taking into account the demands of the industrialists' associations, and credit facilities amendment to the Law on Protection of National Associations of decisions, such as increasing the government has applications in a positive way. In addition, the government struggles with fundamentalism and communism was welcomed by the associations.If we look at the government's relations with the trade unions the right to strike is the most important problem söyleyebiliriz.Hükümetin election promises and program discussions with the trade unions on the right to strike has been requested by the dozens. In 1951, a bill has been prepared and the relevant ministers would say that for many years, but the right to strike were not given this right. The right to strike or not to study the cause of ministers, generally relied on the economic and social order can go wrong. In addition, the employer is given the right to strike or lock-out should be recognized the right of the workers to handle this difficult situation will remain the financial power of the trade unions have claimed. For these reasons expressed not to rush to the right to strike. An employee is not given the right to strike of workers rallies next to the prohibition of certain trade unions due to the closure of illegal strikes, unemployment figures into the discussion with the Ministry of Labour for comments eighth article of the Law on Trade Unions located in some of the trade union trade union trade union unity can not be separate business line on the ground, working seminars ban and ignorance of those who lecture here, to be accused of being a communist and political propaganda; Zonguldak Mine Workers' Union and the second president of the union congress to intervene in the dismissal of the opposition, such as descriptions of events were non-democratic attitudes. The introduction to Parliament of the draft collective employment contract for workers to home, paid annual granting of a permit, work groups not on the payment of per diem for the day, because of the dismissal law, the prohibition of trade union activity, labor regulations, workers and trade unions in favor of insurances has been democratic practices.Look at the Democratic Party's relations with the press and its agencies, the opposition and the government die in the first three, four, supported by a large part of the press in. However, changes in government policies and the economy is going bad, the opposition to the government has led to a large part of the media. For this reason, the actions and rhetoric of media sheets to carry the opposition parties and the government to publish articles critical of the government's policies have quoted above, has led to take legal measures. The adoption of this law, the size of some of the criticism of journalists, members of the government to submit written papers has been effective in overcoming-round insulting. Especially in 1958, after the tense relations between members of the press and the government. Press it as an opposition party, the opposition to unite against the government calling a single front to move in this direction due to the decline in government appropriations media advertising and the people to revolt against the legitimate government has been accused. . Ismet Inonu and CHP foreign trips and a visit to Kirşehir Osman Bölükbaşı some journalists during his arrest by the police, beaten, deprived cameras, detention, trial, media relations with the government banning the publication of these events gerginleştirmiştir. This is due to the events of press organizations publish papers and one of the papers due to the closure of Istanbul, on the grounds that the political Union of Journalists and the international Press Institute press freedom in Turkey, the prohibition of publication of the statement on the power of the press has faced. These events are close to the Democratic Party, who resigned some journalist organizations, journalists and radio and printed documents of journalists working in the Anatolian Agency resulted in the establishment Club. Due to recent events in the CHP encourages people to revolt against the government and the armed cells, and this event as a result of the establishment of the Commission of Inquiry on the grounds established by customary authorities declared martial law in some of the decisions of the breach has led to the closure of some newspapers. Of course, only the government's relationship with the press has been negative. Some reporters several times Prime Minister Adnan Menderes feast, I have visited their formations and listened to requests and problems.In summary declaration of the Democratic Party Government of the Republic of Turkey, the culture of democracy are generated does not exceed too much time in power, which came to power at a time. For this reason, touched and democratic rights and freedoms recognized representatives of the previous government, the Constitution of the Republic of Turkey promises to be devised in accordance with the principles of democracy has not been realized.
ÖZETYirmi birinci yüzyılın başlarında dünyamız sosyal, siyasal ve ekonomik bakımdan çok hızlı gelişmelere sahne olmakta, siyasi yönden de ülkeler arasında yeni dengeler oluşmaktadır. Türkiye ise bulunduğu jeopolitik konumu ve jeostratejik üstünlükleri ile tüm dünyanın dikkatlerini üzerine çekmektedir.Dünyada hızlı nüfus artışı ve yaşanan tabi afetler sebebiyle tarımsal üretim her geçen gün daha da önem kazanmaktadır. Açlık ve fakirliğin yaşandığı ülkeler gıda maddelerinde dışa bağımlı hale gelmektedir.Türkiye, geniş yüzölçümü ve coğrafi kaynakları ile gıda üretiminde dünyada kendi kendine yetebilen nadir ülkelerden biridir. Ancak bu potansiyeline rağmen ülkemizin yeraltı ve yerüstü kaynaklarından istenilen ölçüde yararlanılabildiğini söylemek ise mümkün değildir. Gelecekteki tarımsal açığı giderebilmek ve gıda ürünü ihraç edebilmek için başlatılan GAP projesi ise Türkiye'nin geleceğinde önemli bir rol oynayabilecektir.Özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde Fırat ve Dicle su kaynakları üzerinde 22 baraj ve yüzlerce sulama tesisini esas alan GAP projesinin tamamlanması Türkiye için büyük önem taşımaktadır. Ortadoğu'nun gelecekteki tarımsal üretim ihtiyacını karşılamada büyük önem taşıyan bu proje ile Türkiye'nin bölgedeki gücünün ve öneminin daha da artacağı söylenebilir.GAP projesinin temellerinin atıldığı 1970'li yıllardan bu yana ülkemizde sürekli olarak tarımsal teknoloji ve sulama eksikliği vurgulanmakta ancak, bu konuda yürütülen bilimsel ve teknik çalışmalar yetersiz kalmaktadır.Son dönemde Türkiye ile her konuda yakın diyalog ve işbirliği içinde bulunan İsrail ise gerek ülke içinde gerekse de başka ülkelerde yaptığı tarımsal araştırmalar ile dünyanın ilgisini çekmektedir. Çöllerle çevrili bir bölgede yer alan İsrail, sulama ve tohum ıslah çalışmalarında önemli adımlar atmıştır. Farklı tarımsal ürünlerde verimli tohumlar İsrail'de üretilmekte ve buradan da pek çok ülkeye ihraç edilmektedir.Her yıl yeni teknik ve teknolojilere büyük bütçeler ayıran İsrail Hükümeti, GAP bölgesine de büyük ilgi göstermektedir. Ülkemize ziyaretlerde bulunan İsrailli yetkililer, ikili görüşmelerde İsrail ve Türkiye ekonomilerinin tarımsal üretim ve teknoloji yönünden birbirlerini tamamlayan yönlerine de özellikle dikkat çekmektedirler.İsrail ile Türkiye arasında yürürlükte olan Serbest Ticaret Anlaşması ve diğer Ekonomik ve Teknik İşbirliği Anlaşmaları ise iki ülke ilişkilerine büyük ivme kazandırmaktadır.Bu çalışmamızda amacımız, İsrail ile tarım alanında yapılabilecek ortak teknolojik ve bilimsel altyapı projelerini ortaya çıkarmaktır. Bu çerçevede; iki ülke ilişkilerinin Türkiye-İsrail Tarımsal İşbirliği Anlaşması gereğince, GAP bölgesindeki tarımsal üretime nasıl katkıda bulunabileceği üç ana başlıkta değerlendirilmeye çalışılmıştır.Çalışmamızın birinci bölümünde; Türkiye'deki tarımın genel yapısı ve Güneydoğu Anadolu Projesi'ni incelemeye çalıştık. Bu bölümde GAP projesinin Türkiye'nin en büyük kalkınma projesi olduğu vurgulanırken, bölgenin tarımsal potansiyeli üzerinde özellikle durulmuştur.Çalışmamızın ikinci bölümünde ise, İsrail'deki tarımın genel yapısı ve tarım projeleri üzerinde durulmuş, özellikle İsrail tarım endüstrisinin yapısı ve çalışmaları incelenmiştir. Bununla beraber İsrail'de elde edilen tarımsal verimin tarım teknolojisi ile birleştirilerek nasıl diğer ülkelere pazarlanabildiği belirlenmeye çalışılmıştır.Çalışmamızın üçüncü ve son bölümde ise, Türkiye-İsrail tarımsal işbirliği potansiyeli üzerine bir değerlendirme yapılmıştır. Bu değerlendirmede Türkiye ile İsrail'in ekonomik ilişkileri, Serbest Ticaret Anlaşması ve bunların sonucunda tarım ürünlerinin taviz pozisyon listeleri üzerinde de bilgiler verilmiştir.Ayrıca çalışmamızla ilgili olarak Türkiye-İsrail tarımsal işbirliği potansiyelinin GAP bölgesinde nasıl üretime geçirilebileceği ve halen uygulanabilirlik durumları değerlendirilmiştir.Türkiye-İsrail Tarımsal İşbirliği Anlaşmasının GAP Bölgesi'ndeki çeşitli uygulanmalarda başarılı olabilmesi için şu önerilerde bulunabiliriz;* Yaklaşık olarak toplam yatırım tutarı 32 milyar dolar olarak dile getirilen GAP projesi henüz tamamlanmamasına rağmen enerji üretimi ve sosyal içeriği ile gerçekten önemli faydalar sağlamaktadır. Ancak mevcut ürün deseni değiştirilmediği ve modern teknolojiler kullanılmadığı takdirde tarım alanında istenen verimi elde etmek ne yazık ki kolay gözükmemektedir.* GAP master planında öngörülen temel kalkınma hedefleri bölgenin temelde tarıma dayalı ihracat üssü haline getirilmesine dayanmaktadır. GAP Projesi'nin bundan sonraki aşamaları da ürün ve pazar çeşitliliği ile birlikte tarıma dayalı ihracat hedefini dikkate alacak şekilde yürütülmelidir. GAP Bölgesi ise tarıma dayalı gıda sanayinin nüvesini teşkil etmelidir.* Başta sulama alanında olmak üzere projeler kapsamında götürülen hizmetlerin etkin bir şekilde kullanımını sağlamak için GAP Bölgesi'ndeki çiftçilerin eğitimine büyük önem verilmelidir.* Yaş meyve ve sebze üretiminde bölgedeki mevcut üretimin çeşitlendirilmesiyle bu alanda yüksek bir üretim düzeyine ulaşılacaktır. Bu alanda uygun çeşitlerin seçimi ve doğru üretim tekniklerinin kullanımı yanında ambalajlama, depolama ve pazarlama tekniklerinin geliştirilmesi büyük önem taşımaktadır.* Bu çerçevede İsrail ile sulama ve tohum üretimin yanı sıra seracılık, hayvancılık ve tarımsal mekanizasyon gibi konularda da işbirliği çalışmalarına başlanılabilir.Günümüzde teknoloji üretemeyen, transfer edilen teknolojileri de özümseyemeyen toplumların geleceğe umutla bakamayacakları bir gerçektir. Türkiye'de tarım endüstrisi alanında know-how transferine başvurmaz ise gelecekte güçlü bir tarım ülkesi olma hayalini hayata geçiremez.Bu açıdan İsrail ile tarımda mevcut işbirliği potansiyeli çok yönlü ele alınmalı ve milli menfaatler çerçevesinde kamu ve özel sektörün işbirliği teşvik edilmelidir. Tarım alanında elde edilen her türlü teknik ve teknolojik gelişme yakından izlenmeli ve yeni uygulamaların Türk tarımının istifadesine sunulması sağlanmalıdır.ABSTRACT The world is in a situation of rapid developments from social, political and economic aspects at the beggining of 21th century. Also some new balances have begin to arise from the political view. Meanwhile, Turkey draws attention of whole world due to its geopolitics and geostrategic position. Because of rapid increase in the world population and natural disasters, agricultural production gains considerable importance day by day in the world. Those countries which have experienced poverty and starvation, have to be dependent on other countries to meet their foodstuffs. Turkey is one of the rare self sufficient countries which can cover its own needs, with its large territory, land and rich geographical resources and the amount of food production. Despite of its tantamount capacities, it is impossible to say that Turkey is making use of its resources efficiently. The GAP project, carried out to eradicate agricultural shortage and export foodstuffs, will play a very important role in the future of Turkey. Completion of the South Eastern Anatolian Project with the installation of 22 dams and hundreds of irrigation systems on Firat and Dicle especially in the South Eastern Anatolia Region has a great importance for Turkey. It can say that through these projects, the power and importance of Turkey will increase even more in the region. Although, the deficiencies of agricultural technology and irrigation system have been frequently emphasized in our country since the laying down of the foundation of the project in 1970s, the scientific and technical studies, conducted on the issue have continued to be insufficient. On the other hand Israel, that developed a close relation with Turkey recently, draws the attention of the world with its agricultural researches in the country and abroad. Though Israel is surrendered by the deserts, it has succeeded to take important steps regarding to irrigation and seed improvement studies. The high productive seeds have been produced in Israel and exported to many countries. The Israeli government, preparing a considerable budget for the new techniques and technologies, also shows great interest to the GAP project. Israeli officials who have been visiting our country frequently, state in the bilateral negotiations that Turkey and Israel complete one another from the point of agricultural production and technology. Free Trade Agreement and other economic and technical cooperation agreements between the two countries have given impetus to the bilateral relations. Our main goal in this study is to reveal common technological and scientific infrastructure projects which could be conducted with the partnership of Israel and Turkey, relating to agriculture. The affects of the relations between two countries on agricultural production in GAP region, under the framework of Turkey-Israel Agricultural Cooperation Agreement, will be evaluated under three main chapters. At the first part of our study, we have tried to investigate the general structure of agriculture in Turkey and the Southeastern Anatolia Project. As we emphasized on the GAP project as the largest development project of Turkey we will also stress on agricultural potential of Turkey. In the second part of our study, we evaluated the general structure of agriculture in Israel and agricultural projects in this country. Furthermore, we try to determine how the agricultural efficiency in Israel is combined with the agricultural technology and marketing techniques to foreign countries. In the third and last part, we make some evaluations on the agricultural cooperation potential between Turkey and Israel. In the framework of this evaluation some information has been given about the economic relations between the two countries, Free Trade Agreement, and as a result of these agreements, about the privileged position lists of agricultural products. Relating to our studies, we also have evaluated how the Turkey-Israel agricultural cooperation potential in the GAP region can be tapped and mentioned the feasibility situations. We can suggest the followings so as to be successful in the several applications of Turkey-Israel Agricultural Cooperation Agreement in the GAP region. * Although the GAP project with $ 32 billion investment cost has not been completed yet, it is started to provide effective benefits with its social context and energy production. However, unless the available product design will be changed and modern technologies will be applied, it is not easy to get expected and planned output. * Basic development goals which have been envisaged in the GAP master plan, are based on the principles to make the region an exportation base. Other stages of the GAP project should be conducted by taking the diversifications of products and markets together with the exportation goal based on agriculture into consideration. The GAP region also forms the nucleus of food industry based on agriculture. * The training of the farmers in the GAP region, especially on the irrigation and other services provided in the framework of the GAP project should be given a special importance to carry out the project effectively. * Through the production variety of fresh fruit and vegetable in the region, a high production level will be able to be reached. Apart from selecting proper and suitable varieties and usage of the correct techniques of production, the techniques of packaging, storing, and marketing are also very important. * In this framework, we can cooperate with Israel on the fields of greenhouse, stock raising and mechanization of agriculture, besides irrigation and seed production. Today, it is a reality that societies, not applying technology, cannot look to the future with hope. If not applied to 'know-how' transfer in the agricultural field, Turkey cannot realize his ideal of being a country with a strong agricultural sector in the future.From this perspective, the agricultural cooperation potential with Israel should be evaluated multidimensional, an so the public and private sectors should be encouraged in the framework of national interests. Any developments in the agricultural field should be followed and new applications should be provided for the benefit and exploitation of Turkish agriculture.