Klasikten moderne Osmanlı ekonomisi
In: Kronik Kitap 134
In: Osmanlı tarihi dizisi 34
18 Ergebnisse
Sortierung:
In: Kronik Kitap 134
In: Osmanlı tarihi dizisi 34
In: İnceleme
In: Genel yayın 3163
In: Birleşik Yayınevi 5
In: Genel yayın 3799
In: İnceleme/araştırma
In: Türk Tarih Kurumu yayınları
In: 7. dizi 98
In: Belge yayınları 194. Bilim dizisi ; 8
In: Belge yayınları 194
Reforms implemented for the Ottoman army began to be institutionalized in the middle of the 19th century. The basic idea was to restore the former power of the army. Since the changing conditions of war had shown that reform was possible only with the application of modern methods to every field, the works made on the modernization of the Ottoman army gained momentum after the Crimean War. The effort to establish an army in-line with the requirements of modern warfare was the Ottoman administration's primary aim during the Reorganization and Constitutional periods. The provision of resources required to sustain military modernization led to different measures in the Ottoman economy such as domestic and foreign borrowing, interest postponement, transfer of revenues, and ultimately the allocation of revenues to creditors. In this process, while the Ottoman economy became integrated into the international economy, it gradually became dependent on foreign sources. Despite the economic measures taken did not reduce dependency on international resources and the heavy financial burden, the Ottoman administration sustained military reforms and modernization. ; Osmanlı ordusunda uygulanan ıslahat çalışmaları 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren kurumsallaşmaya başlamıştı. Islahat fikrinin temelinde, ordunun eski gücüne kavuşturulması yatıyordu. Savaşın değişen şartları ıslahatın ancak modern usullerin her alanda uygulanmasıyla mümkün olabileceğini gösterdiğinden, Kırım Savaşı'ndan sonra Osmanlı ordusunun modernleşmesine yönelik yapılan çalışmalar hız kazandı. Bu çerçevede, modern savaşın gereklerine uygun bir ordu tesis etme gayreti, Tanzîmat ve Meşrutîyet dönemlerinde, Osmanlı yönetiminin önceliği oldu. Askerî modernleşmenin sürdürülebilmesi için ihtiyaç duyulan kaynakların teminiyse Osmanlı maliyesinde iç ve dış borçlanma, faiz erteleme, gelir devri ve nihayet gelirlerin alacaklıların kontrolüne bırakılması gibi tedbirlere başvurulmasına sebep oldu. Bu süreçte, Osmanlı ekonomisi uluslararası ekonomiye eklemlenirken, adım adım dışa bağımlı hale de geldi. Alınan ekonomik tedbirler dışa bağımlılığı azaltmamasına ve ağır mali yüke rağmen Osmanlı yönetimi askerî alandaki ıslahatlarını sürdürmüştür.
BASE
In: İdealkent: kent araştırmaları dergisi, Band 9, Heft 24, S. 582-613
ISSN: 2602-2133
Bu çalışmada,
yarı-sömürgeleşme ve çevreleşme sürecinde Osmanlı İmparatorluğu'nun 19.
yüzyıldaki yönetsel yapısı, toprak rejimi ve üretim ilişkileri hakkında
ayrıntılı bir çözümleme yapılmıştır. Bu verili durumun bir sonucu olarak
belirginlik kazanan söz konusu dönemin kent dokusuna ışık tutulmak istenmiştir.
Bu dönemde Osmanlı İmparatorluğu, Batılı kapitalist ülkelerin politik ve
ekonomik tahakkümü altında bulunmaktaydı. Bu süreçte askeri, idari ve sosyal
alanlarda önemli reformlar gerçekleştirildi. Devlet yönetimi, kurumsal anlamda
yeniden yapılandırılmak istendi. Hukuksal alanda yeni düzenlemeler hayata
geçirildi. İmparatorluk ekonomisi de içteki gelişmelere bağlı olarak ve dış
tahakkümün de etkisiyle değişip dönüşmeye başladı. Bu çalışmada, dönemin politik
ve ekonomik konjonktürel koşullarında özellikle sermaye birikim durumunun
ayırıcı unsurları bağlamında Osmanlı kent formasyonu incelenmiştir. Tüm bu
gelişmelerin kentsel yapıyı nasıl ve ne yönde etkilediği/dönüştürdüğü konusuna
açıklık getirilmeye çalışılmıştır. Erişilen veriler ışığında kentsel alandaki
yerel örgütlenme, sınıfsal yapı, beledi hizmetler ve kent bileşenleri
betimlenmiştir. Çalışmanın hazırlanmasında söz konusu dönemi konu alan matbu
kaynaklardan ve elektronik ortamdaki süreli yayınlardan yararlanılmıştır.
Çalışmanın ulaştığı nihai sonuç ise sınırlı altyapı yatırımlarıyla kentsel
gelişmenin ve beledi hizmetlerin İmparatorluğun İstanbul, İzmir gibi birkaç
liman kentinde yoğunlaştığı yönündedir. İmparatorluğun en gelişmiş kenti olan
İstanbul'da sadece etnik açıdan değil gelir bağlamında da sınıfsal bir
farklılaşmanın belirginlik kazandığı görülmektedir. Diğer Osmanlı kentlerinin
ise ağırlıklı olarak kırsal nitelikli bir görünüm içinde olduğu
anlaşılmaktadır.
Osmanlı İmparatorluğu'ndan Latin Amerika'ya 1860'lardan I. Dünya Savaşı'nın sonuna kadar süre gelen bir göç akışı olmuştur. Türkiye ve Latin Amerika ülkeleri bu akışla birlikte, 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren iletişim ve etkileşim halindedir. Fakat bu ilişki 1990'lı yılların ortalarına kadar farklı dış politikalar ve coğrafi mesafenin bir sonucu olarak yeterince gelişmemiştir. Ancak son yirmi yılda, çok boyutlu dış politikası ve küreselleşmenin etkileriyle Türkiye daha dinamik bir dış politikaya sahip ve Latin Amerika ülkeleriyle ilişkilerini canlandırmak istiyor. Bu bağlamda Türkiye ile Latin Amerika arasındaki ticari ilişki daha önce çok çalışılan bir konu değil, bazı alanlarda Türkiye'yi Latin Amerika ülkeleri ile karşılaştıran araştırmalar var, ancak pek çoğu özellikle ticari ilişkilerinin sonuçlarını ve gelişmekte olan ekonomilerini analiz etmiyor. Gayri safi yurtiçi hasıla sıralamasına göre en büyük 7 Latin Amerika ülkesini baz alarak hazırlanan bu çalışmanın amacı, 1990 - 2021 döneminde Türkiye'nin Latin Amerika ülkeleri ile daha dinamik hale gelen ilişkisinin sonuçlarını araştırmak ve göstermektir. ; Since the second half of the 19th century, Turkey and Latin American countries are in communication. There was a flow of migration from the Ottoman Empire to Latin America from the 1860s until the end of World War I. Although, before the 1990's the relationship between the countries was friendly but seldom as a result of different foreign policies and geographical distance. But in the last twenty years, with its multi-dimensional foreign policy and globalization, Turkey has a more dynamic foreign policy and wants to steam up its relations with the Latin American Countries. In this regard, the trade relationship between Turkey and Latin America is not a subject that is studied much before, there are investigations that compare Turkey with countries of Latin America in some fields, but not many of them analyze particularly their trade relationship, emerging economies, and its consequences. The aim of this study, which is made based on the 7 largest Latin American countries according to the gross domestic product ranking, is to investigate and demonstrate the consequences of the more dynamic relationship of Turkey with the Latin American countries during the period between 1990 – 2021.
BASE
In: Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü dergisi: Dokuz Eylul University the journal of Graduate School of Social Sciences, Band 25, Heft 2, S. 653-677
ISSN: 1308-0911
Birinci Dünya Savaşı yıllarında İttihat ve Terakki Hükûmetince benimsenen Millî İktisat politikası, Cumhuriyet dönemiyle süreklilik arz etmiş, bankacılığın geliştirilmesi ve millî sermaye birikimi oluşturulması bakımından taşıdığı önem artarak devam etmiştir. Yeni bankaların kurulmasının yanı sıra toplam mevduat ve kredi hacminde yaşanan büyük artışlar, millî bankacılık faaliyetlerini olumlu etkilemiştir. Osmanlı Devleti'nin son dönemlerindeki yabancı bankaların ülke ekonomisi üzerindeki etkisi, Cumhuriyet'in ilk yıllarında azalırken, 1923-1929 yılları arasında 34 yerli yeni banka kurulmuştur. Yeni kurulan bankalar içerisinde idare merkezi İstanbul olan bankalardan biri de İstanbul Belediyesi'nin teşebbüsü ile 14 Haziran 1925 tarihinde kurulan İstanbul Esnaf Bankası T.A.Ş.'tir. İstanbul esnafının "iktisadi iktidarlarının takviyesi ve mali itibarlarının temini"ni sağlamak amacıyla kurulan İstanbul Esnaf Bankası; bankacılık işlemlerinin yanı sıra, sermayesinin oldukça üzerinde ve kısa sürede daha fazla kazanç elde etmeyi amaçladıkları ticari faaliyetlere yönelmiştir. İşleyişinin, belli bir zümrenin iktisadi menfaatleri çerçevesinde rant odağı haline gelmesiyle, Mart 1935'te faaliyetlerine ara veren İstanbul Esnaf Bankasının, sermayesi kaybolduğu gerekçesiyle 28 Şubat 1938 tarihinde fesih ve tasfiyesine karar verilmiştir. Çalışmanın amacı; esnafa kredi vermek amacıyla kurulan İstanbul Esnaf Bankası'nın kuruluş amacından uzaklaşarak tasfiyesine giden süreci değerlendirmektir. Ele alınan dönem; bankanın kurulduğu 1925 yılı ile iflasını açıkladığı 1935 yılları arasını kapsamaktadır.
In: Ankara Anadolu ve Rumeli Araştırmaları Dergisi, Band 4, Heft 8, S. 125-146
Yahudiler için Selanik, ekonomik canlılığın ve dini eğitimin sembolüydü. Şehir gerek 15.yüzyıldan itibaren sahip olduğu dini eğitim merkezi olan Talmud Tora Hagadol'u ve Yeşivalarıyla gerek gelişmiş uluslararası ticaret ağıyla önemli Yahudi merkezleri arasındaydı. Liman ticaretinin yanı sıra 1492 sonrasında İspanya'dan kovularak şehre yerleşen Sefarad Yahudileri matbaa ve dönemin güncel dokuma teknolojisi gibi bilgileri de yanlarında getirmişler, kültürel ve ekonomik açıdan Selanik'te zenginleşmeyi sağlamışlardır. 15. yüzyılda başlayan bu zenginleşme 17. yüzyılın sonuna kadar artarak devam etmiştir. 18. yüzyılda meydana gelen savaşlar, deprem, yangın ve veba gibi doğal afetlerden dolayı şehir ekonomisi darbe almış, ticaret İzmir ve çevresine kaymıştır. Bu kayma Selanik ticaretinde ciddi oranda bir düşüşe sebebiyet vermiştir. Bu yüzyılda Yahudilerin bir kısmı göç etmeyi tercih etmişler, şehirde kalanlar ise tütüncülük ve dokumacılıkla hayatlarını idame ettirmişlerdir. 18. yüzyılın son çeyreğinde şehre yerleşen Allantini ve Fernandez aileleri gibi zengin ailelerin de etkisiyle şehir 19. yüzyılda tekrar ekonomik açıdan canlanmış, başlayan belediyecilik faaliyetleriyle modern bir çehre kazanmıştır. Selanik'in modernleşmesinde 19. yüzyılın ikinci yarısında Fransa merkezli olarak kurulan Alliance Israilite Universelle (Evrensel Yahudi Birliği) de etkili olmuştur. Alliance, Ortadoğu ve Balkanlarda yaşayan dindaşlarının modernleşmesi ve laikleşmesi için başta Selanik olmak üzere Yahudilerin yoğun olarak yaşadığı şehirlerde modern tarzda eğitim kurumları açarak Yahudi cemaatinin Avrupai tarzda eğitim almış, çağdaş ve bilinçli nesiller yetişmesini sağlamaya çalışmıştır. Bu çalışma ile hedeflenen, 18. ve 19. yüzyıllarda Selanik Yahudi cemaatinin gelişim evrelerinin incelenmesi ve bunun Osmanlı İmparatorluğu'na ekonomik, kültürel ve siyasi anlamda katkılarını ortaya çıkarmaktır.
Yüksek Lisans Tezi ; Osmanlı İmparatorluğu'nun özgün üretim tarzı kendine has yönetimsel araçlar geliştirmiştir. Klasik dönemde merkezileşme ve çevrenin bu merkezle bağlantısı üzerinden kurgulanan Osmanlı İmparatorluğu yönetimi özellikle Tanzimat sonrası yeni bir biçim almıştır. Ekonomik gelişmelere paralel olarak değişen son dönem Osmanlı İmparatorluğu yönetim sistemi başta siyasal istikrarsızlık olmak üzere İttihat ve Terakki aracılığıyla cumhuriyete aktarılan bazı yönetimsel problemlere de kaynaklık etmiştir. Yönetimsel problemler günümüzde gelinen noktada parlamenter sistemde bir tıkanıklığa varan boyutta büyümüş ve nihayetinde siyasal istikrarsızlığın çözümü için başkanlık sistemi tartışmaları başlamıştır. Türkiye'nin ulus devlet modelli yönetimi parlamenter bir rejim aracılığıyla sürdürülmektedir. Parlamenter rejim her ne kadar 90 yıldır Türk yönetim sisteminin belkemiğini oluştursa da günümüzde kuvvetler ayrılığı, meşruiyet ve parti içi demokrasi gibi birçok konuda işlevsizleşmiştir. Yasamanın gerek anayasal gerekse de pratikte yaşadığı bu krizlerin, dünya ekonomisi ve siyasetindeki gelişmelere paralel siyasal istikrarsızlıklar sebebiyle ortaya çıktığı görülmektedir. Bu bakımdan çalışma; başkanlık sistemi tartışmalarına sebep olan problemler odağında ve dünyadaki uygulama örnekleriyle karşılaştırmalı bir analiz şeklindedir. Dünyadaki uygulamalar üzerinden başkanlık sistemi, kamuoyunda ve bazı siyasal mecralarda Türkiye'de yaşanan siyasal krizin çıkışı olarak kabul edilmektedir. Bu noktada başkanlık sisteminin Türkiye özelinde ne tip problemlere yol açıp, ne gibi problemlerin çözümünde rol oynayacağı önemli bir hal almaktadır. Çalışmada başkanlık sistemi Türkiye'nin özgün yönetimsel tarihi bağlamında değerlendirilmiş, kamuoyunda bulunan tartışmalar ve Türkiye'nin özgün toplumsal dinamikleri eksenlerinde anayasal temelli bazı öneriler geliştirilmiştir. ; Abstract ; The authentic production style of Ottomans Empire has developed specific administrative tools. In the classical period, the Ottoman Empire administration style which was fictionalized by centralization and the connection of milieu with this centralization had taken a new form especially after the "Tanzimat" Reform Era. The final stage of Ottoman Empire Administrative style, changed correspondingly with the economical developments, was a source to some administrative problems such as political instability transferred to Rebuplic Era by Ittihad and Terakki. Nowadays, the administrative problems has outgrown to a blockage in the parliamentary system and finally it led the initiation of Presidential Government System discussions. Nation State modeled administration style of Turkey is being maintained by Parliamentary Regime. Although the parliamentary regime has constituted the basis of Turkish Administrative Style for 90 years, at present it has been disabled in many points such as separation of powers, legality and in-party democracy. It has been seen that both constitutional and practical crisis of legislation had been come up as a result political instability corresponded with the developments in the world economy and politics. In this respect, the study is an analyzed outline of the problems on the focus of discussions about Presidential Governing System and the examples from the practiced instances. It has been accepted by the public opinion and some political channels that the exit of political crisis in Turkey is the Presidential System in consideration of some applications in the world. At this point, it is important to understand what kinds of problems the Presidential System will cause or what kinds of solutions will it play a part. In this study, the Presidential System has been evaluated in the context of Turkey's authentic administrative history and some suggestions has been made in an accordance with the discussions in the public opinion regarded with community dynamics based on constitution.
BASE