Probleme bei der didaktik der berufssprache deutsch im Türkischen hochschulwesen und alternative lösungsvorschläge in bezug auf dıe akademische ausbildung ; Türkiye'de yükseköğretim bünyesinde sunulan mesleki uzmanlık dili olarak Almanca dersinde yaşanan aksaklıklar ve akademik öğreti açısından ön g...
TEZ11769 ; Tez (Yüksek Lisans) -- Çukurova Üniversitesi, Adana, 2019. ; Kaynakça (s. 152-166) var. ; xvii, 171 s. : res. (bzs. rnk.), tablo ; 29 cm. ; Yabancı dil kültürlerarası özellik taşıyan çağımızda bireyin başka kültürlere mensup insanlarla sınırlar ötesinden iletişim kurabilmesini sağlayan temel bir öğe olarak işlev görmektedir. Bununla birlikte günümüzde yaşanan gelişmeler sadece genel yabancı dil öğretiminin maalesef meslek odaklı beklentileri yeterince karşılayamadığını ortaya koymaktadır. Dünyamızın günümüzde globalleşme sebebiyle bir nevi küçük bir köy haline dönüşmüş olması, mesleki yabancı dil becerilerinin gerekliliğini gözler önüne sermektedir. Çünkü farklı kültürlere mensup insanlar artık meslek hayatında geçmişe nazaran kültürlerarası boyutta daha fazla iletişim kurmaktadır. Bu nedenle artık çalışanların iş dünyasında diğer bireylerle temas kurabilmesi ve ticaret yapabilmesi için çok iyi seviyede mesleki yabancı dil becerisine ihtiyaç duymaları kaçınılması bir mecburiyet olarak karşımıza çıkmaktadır. Bunun dışında kültürlerarası karşılaşma bir çok ülkenin yabancı dil politikasına da ciddi oranda etki etmektedir. Öyleki çoğu ülke bu sebepten dolayı temel yabancı dil dersini daha erken sınıflara çekmekte ve ulusal müfredatlarında Almanca Fransızca ve İspanyolca gibi dilleri ikinci yada üçüncü yabancı dil olarak sunmak durumundadır. Bu bağlamda Türkiye İngilizce'yi ilkokul ikinci sınıftan itibaren Almanca'yı ise liselerde dokuzuncu sınıftan itibaren okutmaktadır.Yabancı dil eğitiminin Türk eğitim sisteminde başarılı bir şekilde sağlam bir zemine ulaşmasını hedefleyen bunca uygulamaya rağmen maalesef yabancı dil politikamız İngiltere ve Almanya gibi güçlü ulus devletlere kıyasla ciddi zaaflar göstermektedir. Bu durum dünya genelinde ciddi saygınlığı bulunan Education First EPI (EF EPI), English Profiency Index ve Pisa Araştırma Merkezi gibi kurum araştırmalarınca da sıklıkla doğrulanmaktadır. Günümüzde hüküm süren dünya piyasa dengeleri ayrıca mesleki yabancı dil konseptine ciddi anlamda tesirde bulunmaktadır. Öyleki yabancı dilde uzmanlık dili derslerine yönelik köklü bir perspektif değişikliği acilen tartışılması gereken bir noktaya gelmiştir.Bunun sonucunda Global Player diye adlandırılan Mercedes ve Bosch gibi dünya çapındaki büyük işletmeler kültürlerarası özellik barındıran ticaret ağında yeni çalışanlarından genel yabancı dilin yanında çok iyi seviyede mesleki uzmanlık yabancı dil becerilerine hakim olmalarını beklemektedir. Bu durum tabiri caizse yabancı dil dersinde uzmanlık dili dersine yönelik olarak öğrenenlerin ihtiyaç ve beklentilerinin iş piyasası odaklı değişmesine sebep olmaktadır. Başka bir deyişle yabancı dil öğrenenler yabancı dil dersinden kendilerini yabancı dil alanında mesleki zorunluluklarına yetecek meslek hayatında uygun bir şekilde kullanabilecekleri becerilerle donatmasını beklemektedir. Bunun yanı sıra Türkiye'de bir çok üniversite öğrencisi mesleki uzmanlık dili dersine yönelik olarak bir çok mağduriyet yaşamaktadır. Çünkü eğitsel biçimlendirme, maalesef yaygın bir şekilde Dilbilgisi - Çeviri Yöntemine dayanan yöntemsel tutum, öğreticilerin mesleki yabancı dil yeterlilikleri iş gücü piyasasını domine eden ölçütlere ve öğrencilerin ihtiyaçlarına hiç uymamaktadır. Ayrıca çoğu öğrenci maalesef mesleki uzmanlık dilinde motivasyon kaybı ve de yabancı dil kaynaklı bir yılgınlığa maruz kalmaktadır. Çünkü çoğu öğrenci hedef dil İngilizce örneğinde olduğu gibi yıllar süren yabancı dil uğraşından sonra elde tutulur ve kayda değer bir beceri kazanamamaktadır.Bu bağlamda Uzmanlık Dili Almanca dersini alan çoğu öğrenci çok çok önceden, işlenen kelime dağarcığı ile kendi gerçek yabancı dil düzeyleri arasında ciddi bir uçurumun bulunduğunun ve bunun da süre itibariyle sadece iki saatlik bir Mesleki Uzmanlık Dili dersi ile kapatılamayacağının ön bilincindedir. Ayrıca Mesleki Uzmanlık Dersinde görünürde çabalanan beceri alanları, üst seviyede yabancı dili teorik olarak bilmeyi ve aynı şekilde pratikte de (Sprachkönnen) dile hakim olmayı gerekli kılmaktadır. Bilinmesi gereken bir diğer husus ise, uzmanlık metinleri ve metinlere ait alıştırmaların seviyesinin çoğu öğrenci düzeyini aşıyor olmasıdır. Bir çok öğrenci bu durumda zorluk yaşamakta ve bu sebeple ders esnasında çabucak sıkılmaktadır. Bu noktadan yola çıkarak ilgili çalışmamız yabancı dil merkezli eğitsel ve yöntemsel yaklaşım doğrultusunda genel yabancı dil ve mesleki uzmanlık dili Almanca'sı alanlarındaki tartışmalı sorunların özünde nereden kaynaklandığına ve en sonunda bunların üstesinden nasıl gelinilebileceğine dair bir kaç temel soruya yönelmektedir. Bu kapsamda öğrenen kişi odaklı ve öğrenen kişi dışındaki öğrenme unsurların bu sorunsalı ne ölçüde etkilediği de ayrıca yabancı dile özgü eğitsel ve yöntemsel bakış açısıyla kapsamlıca ele alınmaktadır. Yanlız burada vurgulanması gereken husus, asli araştırma konusunun ilgili bilimsel çalışmada ''Mesleki Uzmanlık Dili Olarak Almanca'' şeklinde belirlenmiş olmasıdır. Böylelikle ilgili çalışma Mesleki Uzmanlık Dili Almancası alanında yukarıda değinilen ve sorun teşkil eden unsurların ortaya konulması aracılığıyla bazı çözüm önerileri getirmeyi ve bu sadece sorun teşkil eden unsurların bertaraf edilmesini hedeflemektedir. ; Die Fremdsprache fungiert in unserem interkulturellen Zeitalter sozusagen als ein grundlegendes Element, mit dem das Individuum mit anderen Menschen, die anderen Kulturen angehören, grenzenüberschreitend kommunizieren kann. Daneben machen neue Umstände es auf unübersehbare Weise deutlich, dass nur der alleinige Erwerb der Fremdsprache den überwiegend berufsorientierten Anforderungen nicht mehr genügt. Dass unsere Welt bzw. zurzeit infolge der Globalisierung zu einem kleinen Dorf wurde, machte übrigens den Erwerb der mehreren fachsprachlichen Kompetenzen zusehends nötig. Denn Menschen treten, die zu verschiedenen Kulturen gehören, im Berufsleben öfters als vorher in Kontakt, indem sie interkulturell miteinander Handel betreiben. Aus diesem Grund wurde es unabdingbar, dass man stark, um mit anderen Leuten Geschäfte durchführen zu können, auf sehr gute (fach)-fremdsprachliche Fähigkeiten angewiesen ist. Ferner wirkt sich die interkulturelle Begegnung auch auf die Fremdsprachenpolitik vieler Länder aus, sodass sie primär den fundamentalen Fremdsprachenunterricht in frühere Klassen vorverlegen und in ihrem nationalen Curriculum meistgeprochene Sprachen wie Deutsch, Französisch und Spanisch als Zweit- oder Drittsprache anbieten müssen. In dieser Hinsicht bietet die Türkei z.B. Fremdsprachen wie das Englische ab zweiter Klasse in der Grundschule, wohingegen das Deutsche als Zweitsprache in meisten staatlichen Schulen erst auf der gymnasialen Stufe ab neunter Klasse eingeführt wird. Trotz all dieser Ausführungen, mit denen man die Vermittlung der strittigen ix Fremdsprachen im türkischen Bildungssystem erfolgreich durchzusetzen versucht, weist leider unsere (fach)-fremdsprachliche Fremdsprachenpolitik im Vergleich zu führenden Nationen wie England und Deutschland erhebliche Schwächen auf, wie sie durch weltweit renommierte Untersuchungen wie z.B. Education First EPI (EF EPI), English Profiency Index und Pisa Studie öfters bestätigt werden. Darüber hinaus wirken sich die vorherrschenden Marktverhältnisse derzeit auf das Konzept der berufsbezogenen Fremdsprache derart aus, dass ein grundsätzlicher Perspektivewechsel sozusagen im Fachsprachenunterricht dringend zur Debatte steht. Infolgedessen erwarten z.B. viele Global Player wie Bosch und Mercedes im multikulturellen Handelsnetz, dass angehende Arbeitskräfte nicht nur allgemeinsprachliche sondern auch fachbezogene Fremdsprachenkenntnisse im hochen Maß beherrschen müssen. Dies führt nämlich im Fremdsprachenunterricht dazu, dass sich Lernerbedürfnisse und Erwartungen gegenüber Fachsprachenunterricht arbeitsmarktorientiert verändern. Lernende erwarten mit anderen Worten vom Fremdsprachenunterricht, dass er sie entsprechend den beruflichen Anforderungen mit Handlungskompetenzen genügend ausrüstet, die sie im Berufsleben angemessen umsetzen können. Überdies leiden viele Studierende in der Türkei unter dem Fachsprachenunterricht, da die didaktische Gestaltung des Fachsprachendeutsch, die vermeintlich verbreitete, eher auf der GÜM- Methode beruhende methodische Vorgehensweise sowie die Fachkompetenz von vielen Lehrenden den marktdominierenden Verhältnissen und jobzentrierten Lernererwartungen kaum entsprechen. Des Weiteren sind die meisten Lernenden leider im Fachsprachenunterricht einem deutlichen Motivationsverlust und einer von Fremdsprache bedingten Verdrossenheit ausgeliefert, da sie trotz ihrer langjährigen Auseinandersetzung mit der Zielsprache wie im Englischen kaum bemerkenswerte Fähigkeiten erworben haben. Vielen Studierenden, die Fachsprachendeutsch bekommen, ist es in diesem Sinne schon bewusst, dass es zwischen dem behandelten Wortschatz und ihrem echten Fremdsprachniveau eine gravierende Kluft gibt, die sie zeitlich gesehen lediglich im zweistündigen deutschen Fachsprachenunterricht kaum überwinden können.