Suchergebnisse
Filter
36 Ergebnisse
Sortierung:
Soğuk Savaş dönemi Türk basını
In: Literatürk Academia 343
In: İnceleme, araştırma 321
1950 Yılı Eskişehir Sel Felaketinin Türk Basını ve Türk Siyasetine Yansımaları
In: Social sciences studies journal: SSS journal, Band 105, Heft 105, S. 4255-4271
ISSN: 2587-1587
Türk Basını Açısından Boğazlar Meselesi Çerçevesinde Türk-Sovyet İlişkileri (1930-1939)
In: Social sciences studies journal: SSS journal, Band 112, Heft 112, S. 7289-7300
ISSN: 2587-1587
Nevruz Bayramı nın Algısal Dönüşümü: Türk Basını nda Nevruz Algısı
In: The journal of international social research: Uluslararası sosyal araştirmalar dergisi, Band 8, Heft 39, S. 779-779
ISSN: 1307-9581
Toplumsal değişme ve basın: 1960 - 1986 Türk basını üzerine uygulamalı bir çalışma
In: BFS yayınları / İnceleme dizisi, 1
World Affairs Online
Soğuk Savaş Dönemi Türkiye-Sovyet Rusya İlişkileri Ve Türk Basını (Stalin'in Ölü
In: International journal of academic value studies, Band 3, Heft 9, S. 94-110
ISSN: 2149-8598
İstenmeyen bebek Kıbrıs Cumhuriyeti: Kıbrıs sorununu yeniden okumak : Kıbrıslı Türk basını, EOKA ve Kıbrıs Cumhuriyeti'nin kuruluşu (1955-1959)
In: Kalkedon Yayıncılık 247
In: Khora kitaplığı 13
Bulgaristan Türklerine uygulanan zorla isim değiştirme kampanyası ve Türk basını (aralık 1984-mart 1985) ; Forced name change campaign applied to Turks in Bulgaria and Turkish press (december 1984-march 1985)
Bulgaristan Komünist Parti yöneticileri 1984 yılının Aralık ayında ülkedeki toplam nüfusun yaklaşıkolarak 'unu oluşturan Türklerin yirmi gün içerisinde isimlerini zor kullanarak değiştirmek içinbüyük bir kampanya başlattı. Bulgaristan hükümeti bu kampanya ile Bulgaristan'daki Türk varlığınıinkar ederek, Bulgaristan'ı sadece Bulgarların yaşadığı homojen bir ulus devlete dönüştürmekistiyordu. Zorla isim değiştirme kampanyası ilk önce güney Bulgaristan'da Türklerin yoğun yaşadığıbölgelerde başlatıldı ve çok kısa bir süre sonra orta ve kuzey Bulgaristan'da yaşayan tüm Türklerinisim değişikliği tamamlandı. Kampanya sürecinde Türklere, zorla isim değiştirme uygulamasınıgönüllü olarak kabul ettiklerini beyan eden dilekçeler imzalatıldı. Dilekçeleri imzalamak istemeyenve Bulgar komünist parti yetkililerine direnen Türkler, cezaevlerine ya da toplama kamplarınasürülmekte; buralarda ağır hakaretlere ve işkencelere maruz kalmaktaydı. Türk kamuoyuBulgaristan'da yaşananlardan ancak 1985 yılının Ocak ayında haberdar olabildi. Türk basını butarihten sonra Bulgaristan Türklerinin yaşadıkları haksızlıkları ve zulümleri sayfalarına taşıyarakkamuoyunun dikkatini Bulgaristan'daki Türklerin yaşadığı zulme çekmeyi başardı. Bu süreçte öncekiyıllarda Türkiye'de kurulmuş olan göçmen dernekleri Bulgaristan'da yaşayan yakınlarının çektiğiacıları devlet yetkililerine ve siyasi partilerin idarecilerine duyurmak için çeşitli ziyaretler yaptılar veTürk kamuoyunun desteğinin kazanılmasında çok önemli bir rol oynadılar. Hükümet ilk günlerdeBulgaristan'da yaşananlar konusunda temkinli bir politika izledi ve konuyu kavga zemininetaşımadan, Bulgaristan hükümeti ile müzakereler yaparak çözmeyi amaçladı. Ancak Bulgaristan'ınuzlaşmaz tavrı ve ülkesindeki Türk varlığını inkara devam etmesi üzerine, Türkiye bu sorunuuluslararası platformlara taşıyarak çözmek için girişimlere başladı. ; In December 1984, Bulgarian Communist Party leaders launched a major campaign to change the names of Turks, who make up about 10% of the country's population, by force within twenty days. With this campaign, the Bulgarian government denied the Turkish presence in Bulgaria and wanted to turn Bulgaria into a homogeneous nation state inhabited only by Bulgarians. The mandatory name change campaign was first started in areas where Turks live in southern Bulgaria, and then the name change of all Turks living in central and northern Bulgaria was complete. During the campaign, the Turks were forced to sign a petition stating that they voluntarily accepted the practice of forced name change.d in a very short time. The Turks who refused to sign the petitions and resisted Bulgarian communist party officials were deported to prisons or concentration camps. They were subjected to severe insults and torture. The Turkish public became aware of the events in Bulgaria only in the first week of January. After that date, the Turkish press carried the injustices and atrocities suffered by the Turks in Bulgaria to their pages. In this way, they managed to draw public attention to the persecution of the Turks in Bulgaria. Immigrant associations in Turkey took advantage of every opportunity they had during this period to announce the sufferings of their relatives living in Bulgaria to the Turkish authorities and the leaders of political parties and gained public support. The Turkish government initially pursued a cautious policy on what was happening in Bulgaria and aimed to resolve the issue without any controversy by negotiating with the Bulgarian government. However, because of Bulgaria's intransigence and ongoing denial of the Turkish presence in Bulgaria, Turkey made attempts to solve this problem by moving into the international platforms.
BASE
KKTC'de Basınında Ekonomi ve Siyaset İlişkisi Üzerine Bir Saha Araştırması
In: Sosyal Bilimler Dergisi, Band 21, Heft 2, S. 329-346
ISSN: 2667-8683
Kıbrıs Türk basını siyasal bir pratiğin sonucudur. Bu siyaset ise "milli dava" anlayışının getirdiği bir anlayıştır. Kıbrıs Rum basınına karşı duruşlar ile kendi varlığını ortaya koyma arasında konumlanan Kıbrıs Türk basını, 1930'lardan sonra basının daha kitlesel bir nitelik taşımasıyla giderek yalnızca siyasetin bir sonucu olmaktan çıkmış, basın ile siyaset doğrudan doğruya iç içe geçmiştir. Günümüz KKTC basınında ise durum, bu politize tarihsel duruşun ekonomi politik ilişkilerle harmanlandığı bir yapıdır. KKTC'de basın ve siyaset arasındaki ilişkiyi konu edinen bu makalenin amacı da bunun bütünlüklü bir şekilde ortaya konmasıdır. Çoklu araştırma yönteminin kullanıldığı çalışmada 104 muhabirle anket, üst editoryal kadrodan 20 gazeteciyle ise derinlemesine görüş alma gerçekleştirilmiştir. Çalışmanın en önemli bulgusu, KKTC basını ve siyasetinin değişen ekonomi politik konjonktür nedeniyle kapitalist bir niteliğe büründüğüdür.
Soğuk savaş sonrasında Türk basınının dış politika anlayışındaki değişim (1991-1993)
In: https://hdl.handle.net/20.500.12469/3028
Sovyetler Birliği'nin çöküşünden sonra Türk Dış Politikası yeni genişleme alanları bulmuştur. Türki Cumhuriyetlerin ortaya çıkması, Türkiye'ye yeni fırsatlar ve stratejik derinlik alanları yaratmıştır. Bu yeni ülkeleri Pazar ekonomisine eklemleme rolü Batı tarafından Türkiye'ye verilmiştir. Şimdi Sovyet hegemonyasından sonra Türkiye yeni hegemon olabilirdi. Nitekim ? Adriyatik'ten Çin'e Türk Dünyası? retoriği de bu niyeti göstermek için söylenmiştir.Soğuk Savaş'ta tehdit komünist ve Sovyet olmak olarak gösterilmiştir. Savaştan sonra bu tehdit ortadan kaybolmuş ve yeni Türki Cumhuriyetlerin varlığı basın ve komuoyunda heyecan yaratmıştır. Sovyetler Birliği'nin dağılması ve Soğuk Savaşın bitmesi dış politika algılamalarında dönüşüm yaşanmasını sağlamıştır. Türkiye'nin yeni vizyonu, Türki Cumhuriyetlerin büyük ağabeyi rolü etrafında açıklanmaya başlanmıştır.Ama bu iyimserlik çabuk sona ermiştir. Hırvatistan ve Slovenya'nın bağımsızlıkları sonrasında 1992 Mayıs'ında Bosna'da Sırplar ve Müslümanlar arasında iç savaş çıkmıştır. Bu yüzden Türkiye krizi çözmek için inisiyatif almak zorunda kalmıştır. Balkanlar, Türkiye için güvenlik endişeleri, tarihi miras ve Yunanistan'la sert rekabet alanlarından biri olduğu için her zaman önemli olmuştur. Diğer bir mesele ise Dağlık Karabağ çatışmalarıdır. Ermeniler ve Azeriler arasındaki çatışmalar Türkiye'yi de soruna müdahil etmiştir. Fakat bu iki kriz Türk dış politikasının enerjisini aşmıştır. Bu yüzden Türkiye'nin politikalarının inandırıcılığı hem içerde hem dışarıda sorgulanmaya başlanmıştır. Bunlara ilaveten, Türk dış politikasının geleneksel konuları ( Kıbrıs meselesi ve Türkiye-AB ilişkileri ) basının dış politika ajandasına zenginlik sağlamıştır.Bu çalışmada Soğuk Savaş sonrası dönemdeki yeni gelişmeler ki bunlar 1991-1993 yıllarını kapsamaktadır, Türk basınının gözünden aktarılmaya çalışılmıştır. Ayrıca bu çalışmada Türk kamuoyu algılamaları ve basının refleks ve algılamaları da sınanmıştır. ; After the collapse of Soviet Union, Turkish Foreign Policy (TFP) found new expansion areas. Emerging Turkic republics have created new opportunities and strategic depth areas for Turkey. The role of articulation of these new countries to market economy has been given to Turkey by Western. Thought that, after Soviet hegemony, Turkey could be the new hegemon. Thus, rethoric of ?Turk World from Adriyatic to China? was said to show this intent.In the Cold War, the threat was shown ?to be communist and Soviet?. After the war, this threat disappeared and the existence of new Turkic republics created excitement in the Press and Public Opinion. Disintegration of the USSR and the end of the Cold War led to transformation in the Foreign Policy perception. Turkey?s new vision began to explain around the role of big brother of Turkic republics.But this optimism ended quickly. After independences of Croation and Slovenia, there was a civil war between Serbs and Muslims in Bosnia in May 1992. Therefore, TFP had to take an initiative to solve these crisis. Balkans has always been important for Turkey because of security concerns, historical heritage and being one of the tough competition area between Greece. Another issue was Nagorno-Karabakh conflicts. Clashes between Armenians and Azeris has been involved Turkey to this conflicts. But these two crisis situations has exceeded Turkish Foreign Policy?s energy. Because of this Turkey?s policies persuasiveness started to be questioned both inside and outside. In addition to these, traditional issues of TFP ( The Cyprus İssue and Turkish-European Union Relations ) has provided wealth in the field of press?s foreign policy agenda.In this study it?s tried to cite the new developments in the Post-Cold War, which included the years 1991-1993, in the eyes of Turkish press. Also in this study Turkish public opinion perceptions and press?s reflexes and perceptions were examined.
BASE
Türkiye - Avrupa Birliği müzakere sürecinin Türk basınındaki yeri ; The place of the negotiation perdiod between Turkey - European Union in Turkish press
Bu tezde Türkiye ? Avrupa Birliği müzakere sürecinin Türk basınındaki yeri incelenmiştir.3 Ekim 2005 tarihinde başlayan katılım müzakereleri halen sürmektedir. Bu çalışma kapsamında yapılan basın taramasında zaman ve kaynak açısından sınırlandırmaya gidilerek müzakerelerin başlamasından önceki 1 Eylül 2005 tarihi taramanın başlangıcı, 15 Nisan 2008 tarihi ise bitişi olarak alınmıştır. Basın kaynağı olarak ise Cumhuriyet, Milli Gazete, Milliyet, Radikal, Yeniçağ ve Zaman gazeteleri kullanılmıştır. Bunun yanı sıra; konunun geçmişinin daha iyi anlaşılması ve gelecek hakkında fikir edinilebilmesi amacı ile Avrupa Birliği'nin tarihsel kökenleri ve yapısı, Türkiye - Avrupa Birliği ilişkilerinin geçmişi, müzakere sürecinin yapısı da çalışma kapsamına dahil edilmiştir.Bu tezde, Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliği yolunda yıllardır gerçekleştirdiği aşamalar, hem müzakere öncesinde hem de müzakere sürecinde yaşanan olumlu ve olumsuz gelişmeler kronolojik olarak değerlendirilmiştir. Basın taraması haricindeki bölümlerde gerek kitaplar, dergiler, yayımlanmış seminer ve sempozyumlar gerekse güvenilir internet siteleri kaynak olarak kullanılmıştır.Tez üç aşamalı olarak hazırlanmıştır. Birinci bölümde; Avrupa Birliği'nin genişleme süreçleri, kurumsal yapısı ve Türkiye - Avrupa Birliği İlişkileri ele alınmıştır. İkinci Bölümde; müzakere sürecinin yapısı ve işleyiş şekli incelenmiş ayrıca tezin temelini oluşturan `basın taraması'na beş temel başlık altında yer verilmiştir. Üçüncü ve son bölümde ise; Türkiye - Avrupa Birliği ilişkilerinin gelecekteki muhtemel durumu irdelenmiştir.Halen devam eden ve sonuçları önceden kestirilemeyen Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne katılım müzakere sürecinin ne zaman ve nasıl sonuçlanacağı tüm dünyada merak konusudur. ; In this thesis, the place of `the Turkey - European Union negotiation process? in the Turkish press has been studied.The accession negotiations, which started in October 3, 2005, are still progressing. In the press screening, which has been carried out within the context of this study, a limitation of time and resource has been applied and September 1, 2005, a date just before the beginning of the negotiations, has been taken as the start of the screening, and April 15, 2008 as the end. As the press source; Cumhuriyet, Milli Gazete, Milliyet, Radikal, Yeniçağ and Zaman newspapers were used. Besides this; in order to understand the past of the subject and to have a better idea about the future, the historical roots and the structure of the European Union, the history of Turkey and European Union relations and also the structure of the process of accession negotiations have been added to the study.In this thesis, the stages Turkey has achieved on the way towards the European Union membership, the positive and negative advancements experienced before and during the negotiations have been chronologically assessed. In the parts except for the press screening not only books, magazines, published seminars and symposiums but also, trustworthy web sites have been used as resources.The thesis has been prepared in three stages. In the first stage; the enlargement processes of the European Union, the institutional structure and Turkey ? European Union relations have been tackled. In the second part; the structure of the negotiation process and the way it works has been studied, moreover the press screening which serves as the basis of this thesis has been presented here under five base titles. In the third and the last part; the possible condition of the Turkish ? European Union Relations in the future has been scrutinized.It is an issue of concern in the World when and how the ongoing and unpredictable accession negotiation process between Turkey and The European Union will be concluded.
BASE