Sporun Sosyal Hareketlilik Üzerindeki Rolü
In: Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi
ISSN: 1309-9302
60 Ergebnisse
Sortierung:
In: Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi
ISSN: 1309-9302
In: Kadın/Woman 2000, Journal for Women's Studies, Band 23, Heft 2, S. 69-88
Bu araştırmada İzmir'in bir gecekondu mahallesinde yaşayan kadınların kent hakkını sorunsallaştırıyorum. İki saha çalışmasına dayanan araştırmanın ilkini 2017 yılında doktora tezim için gerçekleştirdim ve bu mahalede yaşayan kadınların yaşam öykülerini dinledim. Kente yerleşmelerinin üzerinden 30 yılı aşkın süre geçmiş olsa da birinci kuşak kadınların çoğunun kent deneyiminin çok sınırlı olduğunu ve kentin önemli birçok noktasını henüz görmediklerini fark ettim. 2019 yılında yürüttüğüm ikinci saha çalışmasında on kadınla kent deneyimleri üzerine derinlemesine görüşmeler yaptım, gündelik hayatlarındaki hareketliliklerini gözlemledim. Bu aşamada, henüz ziyaret etmedikleri kent mekânlarını belirledim ve ardından bu mekânları kadınlarla ziyaret ettim. Bir süre sonra yaptığım ikinci görüşmede kadınlardan mekân deneyimlerini anlatmalarını istedim. Ekonomik kısıtların, iş hayatına katılımın, çocuklu olmanın, kent tecrübesine sahipliğin, mahallede aşinalığı kaybetmenin, evin sınırlarında yaşamın ve enformel iş yapmanın kentte hareketliliğe etkisini analiz ettiğim bu makalede, her bir temayı bir kadının yaşam öyküsü ve hareketlilik anlatısı üzerinden sürdürüyorum.
In: Ankara Üniversitesi SBF dergisi, Band 27, Heft 4, S. 1
ISSN: 1309-1034
In: Göç dergisi, Band 7, Heft 1, S. 1-8
ISSN: 2054-7129
Elimizdeki mevcut verilere göre ilk vakanın 2019 yılı Aralık ayı sonunda Çin'in Vuhan kentinde tespit edilmesinin ardından Ocak ayı itibariyle başka ülkelerde de vakaların ortaya çıkmasıyla COVID-19 salgınının yarattığı ilk etki, küresel bir kriz algısı oldu. Ancak virüs ve salgın, bu küresel niteliğinden beklenmeyecek bir yan etki doğurdu ve "sınır tanımayan" bir soruna ulusal sınırlara yönelik önlemler dönemini başlattı. Daha da önemlisi, bu salgın sürecinin insan sağlığı dışında belki de somut olarak gözlemleyebildiğimiz en büyük etkilerinden biri insan hareketliliği üzerinde oluştu. Dergimizin bu sayısını hazırladığımız dönem içerisinde salgının birçok konu ve alanla birlikte uluslararası hareketlilik ve göçmenlik üzerinde nasıl etkiler yaratacağına ilişkin kaygılar devam ediyor. Salgının başlangıcı, ilerlemesi ve henüz tam olarak bilmediğimiz sonrası olmak üzere üç safha açısından baktığımızda, daha ilk safhayı oluşturan başlangıcında bile "sınırlar" ve "göçün" COVID-19 ile bir arada düşünülmesinin aslında bir tesadüf veya sadece bir akademik merakın sonucu olmadığını söylememiz mümkün.
ABSTRACT IN ENGLISH
Editorial: On the Impact of COVID-19 on Crossborder Human Mobility and Migration
The first COVID-19 case was reported in Wuhan, China in December 2019, and the subsequent cases had been identified in some other countries around the world by January 2020. Among many others, one of the most prominent and immediate impacts of the COVID-19 pandemic was the anxiety of a "global crisis". Despite its' global and cross-border nature, COVID-19 triggered a period of national precautions regarding the borders. Consequently, beyond human health, a concrete side effect of the pandemic is observed on human mobility. The debates about the perturbative outcomes of the COVID-19 on cross-border human mobility and migration have been still going on within the period that we have been preparing this volume of our journal. A general overview of the daily politics and practices about the breakout, progression and post-pandemic periods of the COVID-19 reveal that the linkage between migration, borders, and COVID-19 is a fact, which is highly related to the nature of the pandemic and national precautions, rather than a coincidence or a result of academic curiosity.
Covid-19 pandemisi kültür sanat sektörününde ağır bir darbeye yol açtı, sanatçıları daha fazla risk ve kısıtlamalarla karşı karşıya bıraktı ve sınırötesi hareketlilik ve iş birliği olanaklarına ket vurdu. Bu metin, pandeminin dönüştürdüğü bir dünyada sanatsal ifade özgürlüğü alanlarının nasıl korunabileceğini inceleyen raporun temel bulgu ve önerilerini özetlemektedir. Rapor kırılgan, ötekileştirilen ve tehdit altındaki sanatçıların görüşlerini ve pandeminin getirdiği zorluklarla baş etmek için geliştirdikleri stratejileri ortaya koymaktadır. Rapor ayrıca, sanatçı hareketlilik ve koruma programlarının bu sanatçıların ihtiyaçlarına yönelik sunduğu desteğin güçlü ve zayıf yönlerini de incelemektedir. Covid krizinin riskin tanımını nasıl daha karmaşık ve tartışmalı hale getirdiğini ortaya koyarak rapor "risk altında sanatçı" tabirine dair eleştirel bir perspektif sunmaktadır. Türkiye örneği üzerinden baskıcı ortamlardaki deneyimlere odaklanan rapor böylelikle pandeminin uzun erimli etkileri, gelecekteki benzer krizler ve ciddi kısıtlamalar durumunda sanatsal özgürlük ve hareketliliğin nasıl desteklenebileceğine dair öneriler geliştirmektedir. İngilizce raporun tamamına buradan erişilebilir: www.doi.org/10.17901/akbp1.01.2022
In: Kadın/Woman 2000, Journal for Women's Studies, Band 22, Heft 1, S. 107-134
Küresel hareketliliğin artışıyla seks işçisi kadınların hareketlilik paternleri değişmeye başlamıştır. Ancak bu değişim için kadınların hareketliliğinin tüm aşamaları izlenmediğinden, onların küresel hareketliliğinin nelerden etkilenerek gerçekleştiği ve bu hareketliliklerin yönünün nasıl belirlendiği hakkındaki bilgiler sınırlıdır. Buna dayanarak bu çalışmada, Faslı kadınlar örneği üzerinden seks işçilerinin aşamalı hareketliliğine ilişkin bir modelleme yapılmakta ve bu modeli ortaya çıkaran yapılar tartışılmaktadır. Çalışma kapsamında kadınlarla yüz yüze ve online görüşmeler yapılmıştır. Çalışmanın sonucunda Faslı seks işçisi kadınların periyodik olarak hareket ettikleri, sıklıkla hareketliliği aşamalı şekilde gerçekleştirdikleri görülmüştür. Buna göre ilk aşamada kadınlar, iç göçmenliği deneyimlemektedir ve Fas içinde az gelişmiş şehirlerden daha gelişmiş şehirlere hareket etmişlerdir. Ancak gittikleri şehirlerde hem Fas'ın diğer şehirlerinden hem de Sahra-altı Afrika'sından gelen ve seks işçiliği yapanların çokluğu, onları yeni mekân arayışına yönlendirmiştir. İkinci aşama olarak isimlendirilen bu süreçte bazı kadınlar, ülke dışına çıkmak için bağlantı bulabileceklerine inandıkları Fas'ın turistik şehirlerine yönelmişlerdir. Bazıları ise doğrudan ülke dışındaki arkadaşlarının veya akrabalarının yanına keşif gezisine çıkmaya çalışmışlardır. Üçüncü aşamada ise hareketlilik için yeterli sermayeye erişen kadınlar, periyodik olarak başta Türkiye olmak üzere, Körfez ülkelerine ve Avrupa ülkelerine gitmeye başlamışlardır. Böylece birden fazla şehri ve ülkeyi kapsayan bir hareketlilik paterni ortaya çıkmıştır.
Bu çalışma Avrupa Birliği (AB) ve Türkiye arasındaki akademik dolaşımın ana öncülerini incelemeyi amaçlamaktadır. Erasmus programı yurtdışında eğitim vermek için yeni olanaklar sunmuştur. Akademik hareketlilik sadece 27 AB üyesi arasında değil AB üyesi olmayan ülkeler arasında da popüler bir gündemdir. Erasmus programının bir parçası olarak, akademik hareketlilik Türkiye'nin AB ile entegrasyon sürecinin önemli bir unsurdur. Son yıllarda, bu hareketliliği güçlendirmek vazgeçilmez olmuştur. Programa katılan Türk öğretim üyesi sayısı sürekli artıyor olmasına rağmen, hareketlilik akımları ile ilgili veriler, AB'den Türkiye'ye akademik hareketliliğin düşük olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla, AB akademisyenleri için Türk yükseköğretim kurumlarının çekiciliğini artırmak önemlidir. Çalışma AB ve Türkiye arasındaki akademik dolaşım anlamında neyin değişmekte olduğunu ve yıllar boyunca neyin değiştiğini ele almaktadır. ; This study aims to analyze the main drivers for the academic mobility between the European Union (EU) and Turkey. The Erasmus programme of the EU has offered new possibilities to teach in abroad. Academic mobility is not only popular between the the EU-27 member states, but also non-EU member states. Academic mobility, as part of Erasmus programme, is a key element of Turkey's integration process with the EU. In recent years, it has become indispensable to reinforce mobility. Data on mobility flows show that, although the number of Turkish lecturers who participate in the programme has constantly been increasing, academic mobility from the EU to Turkey remains low. Therefore, it is important to increase the attractiveness of Turkish higher education institutions to the EU academics. The study considers what is changing in academic mobility between the EU and Turkey, and what has changed over the years.
BASE
In: International journal of social sciences: IJSS = Uluslararası sosyal bilimler dergisi : USBD, Band 7, Heft 31, S. 829-844
ISSN: 2548-0685
Abstract The number of common platforms in educational processes is increasing rapidly every day. In addition, the development of the quality and quality of these platforms makes the accessibility to the platforms attractive. In this context, virtual environment-supported technologies have now become indispensable elements of education and training, such as students' and teachers' course materials, in the sense of educational technologies Decoupling. By transferring the prepared courses and exams to this interactive environment, a multi-faceted and timely effective learning environment has been created. Performance evaluation is becoming increasingly important in learning within the framework of today's educational technologies. The learned knowledge should be transferred elsewhere and should be protected and reinforced. Thus, three basic educational elements such as material, interaction and evaluation emerge. Among the main objectives of distance education for effective teaching and training is the integration of different technologies. Dec. In doing so, students should be provided with education without space and time limitations and should not be deprived of interaction with the participant-teacher and other students. As many methods as possible that can meet the student's learning style and needs should be used. In this context, some basic features that should be in distance education have gained importance. Among these features, examples can be given such as the fact that the material to be used is easy to use, academically respectable, and has an interesting and satisfying content for a certain group of students. Dec. In educational methods, knowledge is the most important output of the learning process. The use, storage and most importantly testing of this product, which can also be seen as a surplus value, can take place in multiple interactive environments thanks to information and communication technologies. In addition to the concepts of distance learning and education, the concept of measuring and evaluating what is learned remotely is also gaining validity. Virtual environments where individuals participating in the learning action can test their knowledge after the learning process are becoming widespread. In contrast to traditional measurement and evaluation, measurement and evaluation performed in a virtual environment offers individuals the opportunity to be criticized less, to learn more autonomy, self-confidence and repetition while creating social and environmental pressure. Key Words: Educational Processes, Interactivity, Virtual Environments, Academic and Cultural Mobility
Avrupa Birliği politikalarının açık bir şekilde çokdillilik kavramını desteklemesine karşın, uluslararasılaşmanın Avrupa yükseköğretim sisteminin dil topoğrafyası üzerindeki etkisi gittikçe artmaktadır. Bologna sonrası süreçte yükseköğretim kurumlarının daha uluslararası ve yetkin öğrenci ve araştırmacıları bünyelerine çekme isteği, İngilizcenin Avrupa kıtasındaki çok önemli sayıda yükseköğretim kurumunda eğitim dili olmasına sebebiyet vermiştir. Özellikle, akademideki rekabetçiliğin yol açtığı baskılar pek çok yükseköğretim kurumunun uluslararasılaşma ile İngilizceleşme kavramı arasında doğrudan bir bağlantı kurmasına neden olmuştur. Bu durum, İngilizcenin dünya ölçeğinde ortak dil olarak pozisyonunu güçlendirmiştir. Bu makalede, uluslararasılaşma, dil politikaları ve İngilizceleşme hususları OECD uluslararası öğrenci hareketlilik verilerine dayanılarak eleştirel bir bakışla irdelenmektedir. Bunun yanı sıra, mevcut makalede, yükseköğretim kurumlarında uluslararasılaşmayı sağlamak amacıyla yabancı dil politikalarının uygulanması halinde dikkat edilmesi gereken çeşitli pratik ve pedagojik hususlar ele alınmıştır. ; Although the European Union policies explicitly support the notion of multilingualism, the impact of increasing internationalization on the linguistic landscape of the European higher education system has been dramatic. In the post-Bologna period, the desire of higher education institutions to attract a more skilled and diverse body of students seems to turn English into the medium of instruction of a significant number of higher education institutions based in the continent. Particularly, competitiveness in the academic market that leads to bottom-up and top-down pressures within universities to become more international may have caused many higher education institutions to directly associate internationalization with Englishization. As this situation reinvigorates the status of English as the lingua franca, the present article investigates the links between internationalization, language policies, and Englishization through having a closer look at the OECD international student mobility data. The article also points to several practical and pedagogical considerations involved in implementing language policies in higher education.
BASE
In: Ankara Üniversitesi SBF dergisi, Band 79, Heft 3, S. 515-535
ISSN: 1309-1034
Bu çalışmanın amacı, Türkiye'de yeni gelişen yasal düzenlemeler ışığında yerel yönetimlerin bakış açılarına göre elektrikli skuterlerin (e-skuter) kullanımının mikro hareketlilikte bir çözüm yolu olup olmadığını ve yaşanan sorunları araştırmaktır. Nicel araştırma yöntemine göre tasarlanan araştırmada, kapalı uçlu ve açık uçlu sorulardan oluşan anket 81 ilin ilgili yerel yönetim yöneticilerine gönderilmiş ve cevaplandırmaları istenmiştir. Toplamda e-skuter kullanımının olduğu 21 ilin yerel yöneticilerinden gelen cevaplar doğrultusunda araştırma bulguları oluşturulmuştur. Bulguların elde edilmesinde frekans analizleri kullanılmıştır. Araştırma sonuçlarına göre e-skuter kullanımı, Türkiye için henüz deneyimlenen ve geliştirilmeye açık bir alandır. Türkiye'de e-skuter kullanımı daha çok yeni olmasına rağmen yasal düzenlemeler ve izinlerin alınması konusunda oldukça ilerleme kaydedilmiştir. Sonuçlar; yaş, hız sınırı gibi kullanım şartları konusunda yasal kurallara uyulduğu ve mevzuata uygun olarak kullanımının denetlendiğini göstermektedir. E-skuterler için bisiklet yolları bulunurken, park edilebilmeleri için çizilmiş özel alanların oluşturulamamıştır. Ayrıca sürüşle ilgili online-internet üzerinden eğitimlerde olduğu gibi bazı sorunlar bulunmaktadır. E-skuterlerin egzoz emisyon ve karbon salınımında ise faydalı olabileceği sonucu ortaya çıkmıştır. Diğer taraftan bunların günlük trafik akışında yeterince bir düzelme sağlayamadığı, kullanım ücretlerine dair iller arasında farklılıklar olduğu, e-skuter kullanımının yaygınlaştırılması ve diğer ulaşım türleri ile entegre edilmesinde de birtakım sorunlar olduğu göze çarpmaktadır. Nihayetinde e-skuterlerin yakın mesafe ulaşımında olumlu bir etkisinin olabileceği belirlenmiştir.
In: İdealkent: kent araştırmaları dergisi, Band 12, Heft 34, S. 1063-1089
ISSN: 2602-2133
Kentlerin tarihinde önemli bir yere sahip olan afetler, salgın ve pandemiler kentleri geçmişte olduğu gibi bugün de şekillendirmeye devam etmektedir. 1848'de Londra'daki kolera salgınının kentsel temizlik konusunda ilk halk sağlığı politikasını gündeme getirmesi ve 1871'de Chicago'da çıkan bir yangının ilk gökdelenlere yol açması gibi Covid 19 salgını sonrasında da kentler pandeminin etkilerini en aza indirmek ve kentsel direnci artırmak için yeniden yapılanmaktadır. Bu yeniden yapılanmanın en bariz görünümlerinden birisi de temel erişim ve hareketlilik ihtiyacını çevreye zarar vermeden karşılayan, bağlı olduğu kaynakların yenilenebilir olduğu; yaşam kalitesinin artmasını sağlayan, işlerliği güçlü, toplumsal adaleti destekleme odaklı; eğitim, sağlık gibi temel sosyo-ekonomik araçları en üst düzeyde erişilebilir kılan sürdürülebilir hareketlilik kavramına yapılan vurgu olarak karşımıza çıkmaktadır. Salgın, bir kez daha göstermiştir ki ulaşımı teknik bir sorun olmaktan uzaklaştırıp toplumsal ve mekânsal adalet ekseninde ele alacak ve araç için tasarlanmış mekânı yeniden insanı merkeze alarak kurgulayacak anlatılara geçmiştekinden daha fazla ihtiyacımız vardır. Bu çalışma pandemi sonrası süreçte sürdürülebilirliği sağlarken güvenli ve sağlıklı hareketliliği temin edecek bir anlatı üzerine –Kaçınma, Değişim, Gelişim- olup yeni normalde atılması gereken somut adımları içermektedir.
In: Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü dergisi: Dokuz Eylul University the journal of Graduate School of Social Sciences, Band 23, Heft 2, S. 699-722
ISSN: 1308-0911
Bu çalışmanın amacı küreselleşme sürecinin etkisiyle artan hareketliliğin sosyal hizmet meslek ve disiplinine etkisini ve bu etkinin düzensiz göçmenler özelinde ifade ettiği anlamı tartışmaktır. Bu doğrultuda öncelikle küreselleşme kavramına, boyutlarına ve sosyal hizmet meslek ve disiplini açısından çıkarımlarına yer verilmektedir. Küreselleşme olgusu hareketlilik açısından düşünüldüğünde sosyal hizmet mesleğinin yerleşiklik zeminine kurulu ontolojik zemininin sarsılmasına yol açmıştır. Bu durum, hem sosyal hizmet teorisi hem de uygulaması açısından dikkate değer bir konudur. Bu konu yabancı literatürdeki çalışmalardan yola çıkılarak Türkiye'deki uygulamalara dair çıkarımlar yapılarak tartışılmaktadır. Bununla birlikte küreselleşmenin yarattığı yeni güç eşitsizlikleri ve bu güç eşitsizlikleri ile mücadelede uluslararası sosyal hizmet ve ulus ötesi sosyal hizmet yaklaşımlarının sağladıkları perspektifler ifade edilecektir. Artan hareketliliğin sosyal refah hizmetlerine ulaşımı nasıl etkilediği, ulus devlet üyeliği olarak vatandaşlığın ve yasal statünün göçmenlerle sosyal hizmet uygulamalarını nasıl şekillendirdiği ve sürecin düzensiz göçmenlerle sosyal hizmet uygulamasına nasıl yansıdığı değerlendirilecektir.
In: İdealkent: kent araştırmaları dergisi, Band 12, Heft 34, S. 1090-1124
ISSN: 2602-2133
Aralık 2019 yılının başlarında Çin'in Vuhan kentinden bildirilen ve sonrasında dünyaya hızla yayılan COVID-19 pandemisi, günlük hayatın akışında çarpıcı etkilere neden olmuştur. Sağlık endişelerinin etkisiyle fiziksel mesafe kavramının hayata girmesi ve tam kapanma gibi süreçlerle günlük yaşam ve alışkanlıklar yeniden şekillenmeye başlamıştır. Yeniden şekillenen durumlardan biri de değişen seyahat davranışları ve kentsel hareketliliktir. Kentsel hareketliliğin azalarak hayatın mahalle ölçeğinde yaşanması ve genellikle yürüme mesafesinde ihtiyaçların karşılanması veya toplu taşımanın daha az tercih edilir olması değişiklikler arasında görülebilir. Bu süreçle birlikte dünyanın farklı kentlerinde hareketliliğin sağlıklı, güvenli ve herkes için erişilebilir olacak şekilde devam edebilmesi için kentsel mekânda ve ulaşım sistemlerinde birtakım düzenlemeler gerçekleştirilmiştir. Bu çalışmada Dünya'dan farklı örnekler incelenmiş; pandemi sürecinde kentsel hareketliliğe yönelik yapılan düzenlemeler ile ilgili literatür araştırılmış, hazırlanan raporlar ve medyada yer alan haberler derlenmiş, ayrıca alternatif ve yenilikçi ulaşım türlerinin yavaş da olsa değişmeye başlayan seyahat davranışlarındaki yerinin ortaya konulması amaçlanmıştır. Türkiye'den Ankara örneğinde irdelemenin yapıldığı çalışmada, pandemi boyunca yaşanan kriz durumunun Türkiye'deki kentler için de fırsata çevrilebilmesi hedefiyle sonuç bölümünde sürdürülebilir kentsel hareketliliğin sağlanması için yerel yönetimleri de yakından ilgilendiren öneriler sunulmuştur.
The present discussion of trans-regional mobility brings into question what I call 'the institutional approach' in the studies of the Ottoman 'ulama'. By institutional approach I mean studying the 'ulama' as a well-defined institution well-integrated with the Ottoman state. This approach does not necessarily pay attention to the question of how the Ottoman scholarly world came into being and how it interacted with the larger scholarly and political world outside the Ottoman territories. Examining the mobility of Ottoman scholars can be a first step in that direction.
BASE
ÖZET2000 lerden itibaren kentleşmenin etkisiyle dünyadaki büyük şehirlerde, vatandaşların hayat kalitesi giderek azalmaktadır.ABSTRACTThe life quality of citizens is diminishing with the urbanisation since 2000s in all major cities around the world.
BASE