Heybeliada Ruhban Okulu (HRO), Türkiye'de azınlık gündeminin önde gelen sorunlarından bir tanesidir. 1844 yılında kurulan okul İstanbul Rum Patrikhanesi'nin ruhban eğitimi için uzun yıllar işlevgörmüştür. Okul 1971 yılında eğitime kapatılmıştır. Bu tarihten sonra okul Türkiye'de azınlık hakları bakımından bir sorun olarak ortaya çıkmıştır. Basının yaklaşımı bu sorun açısından epey kritiktir. Zira, sorunun önemli kısmı basın üzerinde devam eden sınırlı tartışmalara hapsolmuştur. Bu çalışmada azınlıkların medyadaki temsilini, HRO'ya ilişkin söylemin analizi üzerinden gerçekleştirilmesi amaçlanmıştır. Araştırma yöntemi olarak genellikle söylem analizi kullanılmıştır. Bunun yanında iletişim bilimine ait bu yöntem tarih ve siyaset biliminin unsurları ile de desteklenerek disiplinler arası bir araştırma amaçlanmıştır. Araştırmada Türk basını açısından temsil gücü yüksek üç gazete olan Cumhuriyet, Hürriyet ve Milliyet gazeteleri seçilmiştir. Bu gazetelerde özellikle 1990'lı yılların ikinci yarısına ait haberler incelenmiştir. Çünkü bu yıllar İstanbul Rum Patrikhanesi'nin okulun yeniden açılması yönündeki çalışmalarını hızlandırdığı bir dönemdir.
Url: http://sutad.selcuk.edu.tr/sutad/article/view/665 ; Siyasal iletişim süreci siyasal aktörler tarafından belirli amaçlara yönelik olarak geliştirilen çeşitli iletişim tekniklerinin kullanıldığı bir iletişim sürecidir. Özellikle seçim dönemlerinde daha çok ön plana çıkan bu süreçte farklı iletişim araçları kullanılmaktadır. Bu iletişim araçlarından biri de yazılı basındır. Araştırmanın amacı; 30 Mart 2014 yerel seçim sürecinde yazılı basında yeralan haberlerin, özellikle Cemaat-Hareket (Hizmet) Ak Parti ilişkilerini ne şekilde yansıttığıdır. Farklı siyasal eğilimler gösteren beş gazete seçilmiş ve seçimlerden önceki otuz gün boyunca sayfalarda yer alan haberler; türü, niteliği ve anlamsal açıklığı yönünden incelenmiştir. Yine gazete haberlerinin siyasi olayları yansıtma düzeyi nitel içerik çözümlemesi ile karşılaştırmalı olarak analiz edilmiştir. İncelenen gazete haberlerinden elde edilen veriler ışığında, gazetelerin benimsediği ideoloji doğrultusunda haberleri vermeye çalıştıkları net bir şekilde görülmüştür. ; During the course of a political communication process, political actors employ various communication techniques which are developed towards various goals. Particularly election times see a concentration and polarization in political communication actions on various media, but the press maintains still a most strategic role. The aim of this study is to explore the potential of the Turkish press for the projection of the relations between the Ak Party and the "Hizmet Cemaati - The Community of Service" as it was covered by the headlines on political events during the elections period. Five newspapers with differing political stances were chosen and their news coverage of the last thirty days before the elections was studied in relation to their genre and type, attributes, and definition of meaning. Then, the news coverage was qualitatively content analyzed in comparison to each other. The obtained data was was put to qualitative content analysis used for an analysis of the attitude that the Turkish press presented on the relationship of Ak party- "The Community "after the "December 17 operations" in light of the political communication. The analysis exposed clearly that each newspaper was occupied to cover the news according to her engaged ideology and political stance.
1944 sonrası Bulgaristan"da komünist rejimin hakim olmasıyla beraber Türk azınlık üzerindeki baskılar sistemli bir hale getirilmiş ve tek etnisiteli bir Bulgar devleti oluşturulmaya çalışılmıştır. Türklere yönelik asimilasyon politikası giderek şiddetini arttırmış ve bu durum Türkiye - Bulgaristan ilişkilerini olumsuz yönde etkilemiştir. Todor Jivkov başkanlığındaki Bulgaristan Komünist Partisi, Türk azınlığın direnişine rağmen asimilasyon politikasını sürdürmüştür. Bulgaristan"ın azınlık - insan hakları konusunda imzaladığı anlaşmalarla ve taahhütleriyle çelişen tüm bu uygulamalar, 1989 göçüne neden olmuştur. Türkiye, asimilasyon ve göç sürecinde sorunun çözümü için diplomatik arenada mücadelesini sürdürmüştür. Türkiye"nin bu süreçte izlediği politika, Türk basını tarafından yakından izlenmiş ve gelişmeler hakkında kamuoyu bilgilendirilmiştir. Tüm bu gelişmeler yaşanırken Bulgaristan"daki komünist rejim devrilmiş, Türk azınlığın asimilasyonunu hedefleyen uygulamalar son bulmuştur. Bu incelemenin amacı, Bulgaristan göçmenlerinin yaşadığı uyum sorunlarını, çözüm için ortaya konulan politikaları ve Anavatan Partisi – Bulgaristan Komünist Partisi hükümetlerinin göç üzerinden birbirlerine karşı geliştirdikleri farklı tutumları Türk basın kaynakları başta olmak üzere, çeşitli arşiv kaynakları, resmi yayınlar, konu hakkında yazılmış kitap ve makalelerden yararlanılarak tarihsel bir analize tabi tutmaktır ; The pressures on the Turkish minority were systematized and an unitary Bulgarian state with a single ethnicity was tried to be built with the dominance of the communist regime in Bulgaria in 1944. Assimilation policy towards Turkey has been gradually increased the intensity and this situation has negatively affected the relationship between Turkey and Bulgaria. The Bulgarian Communist Party, has been led by Todor Jivkov, continued the assimilation policy despite the resistance of the Turkish minority. All these practices, which contradict Bulgaria's agreements and commitments on minority and human rights, caused the 1989 migration. Turkey continued to struggle in the diplomatic arena for solving the problem during the assimilation and migration process. The policies pursued by the government of Turkey in this process, has been closely followed and the presented to public by the Turkish press. While all these events were happening, the communist regime in Bulgaria has overthrown and the practices which aimed the assimilation of the Turkish minority has been ended. This study aims to investigate historically the challenges that Bulgarian immigrants have faced to adapt to life in a new land, policies that have been implemented to resolve the issue and attitudes of Motherland Party and Bulgarian Communist Party governments towards immigration through analyzing the information provided by various recourses including archives, publications, books, articles, with a particular focus on Turkish mass media
İran nükleer faaliyetlerini yeniden başlattığını dünya kamuoyuna duyurduktan sonra ABD, İran'ın asıl amacının kitle imha silahları geliştirmek olduğunu iddia etmiş ve İran'ın nükleer çalışmalarını durdurması yönünde baskıların arttırılmasını istemiştir. ABD yetkilileri İran'ın bu durumdan vazgeçmemesi halinde İran'a yönelik bir operasyon yapılabileceğini söylemişlerdir. Bölgede İran'a komşu olan ve "ABD müttefiki" Türkiye'nin olası bir ABD-İran savaşının sonuçlarından en çok etkilenecek devletler arasında olması sebebiyle Türk basını durumu yakından incelemeye almıştır. Konunun başlangıcı ve gelişmesi bakımından önemli kabul edilen Eylül 2005 ve Nisan 2006 tarihleri arasında belirlenen Hürriyet, Milliyet, Sabah, Radikal, Yeni Şafak, Türkiye, Zaman ve Cumhuriyet gazetelerindeki İran'ın nükleer faaliyetlerini konu alan toplam 609 haber incelenmiştir. İçerik analizi yöntemiyle incelenen haberler gazetelerin yayın politikalarına göre ABD'yi ya da İran'ı taraf alan belirli konular diğer konulara göre öne çıkarılarak veya belirli nitelemeler ile yayınlanmaktadır. Çerçeveleme çalışmalarını temel alan araştırmada seçilen gazetelerdeki haber çerçeveleri betimlenmiştir. ; US government claims Iran's nuclear program aims to develop nuclear weapons. Iran denies the allegations of developing nuclear weapons and is embarking it a nuclear program for civilian purposes only. Turkey, a neighbor of Iran, has called for diplomatic means and dialogue to resolve tension over Iran's nuclear program and has supported some countries' efforts to reach an agreement. This study aim to find out how Iran has been presented in Turkish Press. There is stated that Iran's nuclear program is clear threat for Turkey. Basic thesis of this study is; Iran has been defined as an enemy and Turkish people were prepared as being ready for possible armed intervention to Iran on the future. Study covers the time period of 1st September 2005-1st April 2006 in the largely circulated Turkish papers. In this research, eight daily papers Hurriyet. Milliyet, Sabah, Radikal, Yeni Safak, TÜrkiye, Zaman and Cumhuriyet; have been scrunized. In this study which reflects the frontpage news and the following subtitles on them, it is trying to be stated that how the parties of conflicting issue is told by Turkish Press, the bias of itself and framing of Iran nuclear program.
YÖK Tez No: 652616 ; Türkiye'de 1923 yılında Cumhuriyet'in ilânıyla başlayan modernleşme süreci ve reform hareketi Türkiye Türklerinin yanı sıra, Bulgaristan Türklerini de etkilemiştir. Bulgaristan Türklerinin bu yıllarda yayınladıkları gazeteler Türkiye'deki gelişmelere yer vermiştir. Medeniyet Gazetesi bu gazetelerden birisidir. Gazete, Türk inkılâbına ve Türkiye'de yaşanan değişimlere dair birçok haberi, analizi ve eleştiriyi içermektedir. Bu tez, Medeniyet Gazetesi'ndeki ilgili bu yazıları söylem tahliline tabi tutarak Medeniyet Gazetesi'nin Türk inkılâbına ve reformlarına yönelttiği eleştirilerin gerekçelerini anlamayı hedeflemiştir. Buna göre, Medeniyet Gazetesi'nin sahip olduğu medeniyet tahayyülü ve gazetenin medeniyetin oluşumunda ve korunmasında dine atfettiği değer ve rolün gazetedeki eleştirilerin temel nedeni olduğu görülmüştür. Bu anlayışa göre, modernleşme süreciyle siyasetin ve sosyal hayatın laiklik ilkesine göre yeniden düzenlenmesine karşı çıkılmış ve eleştirilerin temel merkezinde laiklik prensibi yer almıştır. Benzer eleştirileri Türkiye'de dönemin gazetelerinde görmek mümkün değildir çünkü uygulanan kanunlar ve düzenlemeler basını kontrol altında tutmaktadır. Bu nedenle Medeniyet Gazetesi bu konuda önemli bir kaynaktır ve sahip olduğu kültürel, siyasi, tarihi, sosyal ve dini yazılar sosyolojik bir analizi mümkün kılmaktadır. ; The modernization process and the reform movement started in 1923 with the proclamation of the Republic in Turkey did not only affect the Turks of Turkey but the Turks of Bulgaria. The newspapers published by the Turks of Bulgaria during these years featured the developments in Turkey. The Medeniyet Newspaper is one of these newspapers. The newspaper contains many news, analyses, and criticisms about the Turkish reform and the changes in Turkey. This thesis aimed to understand the rationale of the criticisms directed towards the Turkish reform through discourse analysis of the related articles in the Medeniyet Newspaper. Accordingly, it was understood that the main reason for the newspaper's criticism is the imagination of civilization and the value and role attributed to religion in the formation and preservation of civilization. According to this understanding, during the modernization process, the reorganization of political and social life according to the principle of laicism was criticized. Thus, the principle of laicism was at the core of criticism. It is not possible to see similar criticisms in newspapers of the period in Turkey because the press was kept under control by the laws and regulations. For this reason, the Medeniyet Newspaper is an important source in this regard and its cultural, political, historical, social, and religious writings enable a sociological analysis.
Kurtuluş Savaşı'nın kazanılması ve Lozan'da kalıcı bir barışın imzalanmasının ardından Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde başlayan "Modern Türkiye"nin inşası süreci, dış dünyada ilgiyle takip edilmiştir. Batı'nın gözünde "Hasta Adam" olarak görülen Türkiye'nin yönetimden ekonomiye, eğitimden hukuka, kadın haklarından kılık kıyafete kadar çok farklı alanlara yayılmış modernleşme çabası Avrupa kamuoyunun olduğu kadar Amerikan kamuoyunun da dikkatini çekmiştir. Atatürk liderliğindeki Türkiye'nin, yeniden inşası sürecinin ilgiyle takip edildiği kaynak grupları arasında Türkiye'deki görev yıllarına ait gözlem ve değerlendirmelere önemli ölçüde yer veren Amerikalı diplomatların hatıraları bulunmaktadır. Özellikle Türkiye'nin ilk Amerikan Büyükelçisi Joseph C. Grew ve ondan büyükelçilik görevini devralan Charles Hitchcock Sherrill'in hatıraları Atatürk liderliğindeki Modern Türkiye'nin inşası sürecini yabancı gözüyle değerlendirmemiz açısından önemlidir. Konu hakkındaki bir diğer önemli kaynak grubunu ise Amerikan basını teşkil etmiştir. Osmanlı İmparatorluğu zamanında Ermeni meselesi nedeniyle Amerikan kamuoyunda oluşan olumsuz Türk imajının, Cumhuriyetin ilk yıllarında da bir süre devam ettiği görülmektedir. Bununla birlikte Modern Türkiye'nin inşası için başlatılmış olan devrimler zamanla bu imajın kaybolması ve yerine hayranlık uyandıran bir bakış açısının alması ile sonuçlanmıştır. Bu çalışmada laik ve demokratik Türkiye'nin oluşturulması açısından büyük bir öneme sahip olan Halifeliğin kaldırılması, kılık ve kıyafet alanındaki düzenlemeler, kadın hakları, yeni harflerin kabulü gibi devrimler, söz konusu iki kaynak grubu üzerinden incelenmiştir. Çalışma, "Atatürk Dönemi Demokratikleşme 1920-1938" isimli kitapta yer alan bölümün devamı ve tamamlayıcısı olarak kaleme alınmıştır ; After winning the War of Independence and the signing of a lasting peace in Lausanne the process of building a modern state, Turkish Republic, which started under the leadership of Mustafa Kemal was followed with a profound interest in the outside World. Turkey's efforts of modernization as a sick man from West eyes, from management to the economy, from education to law, from women's rights to dress, were also followed with great interest in the United States like Western public opinion. Under the leadership of Ataturk, Turkey's fast and stable rebuilding process was followed by interest by American diplomats who worked in Turkey and published their memories during this process later. These memories occupy very important place. Turkey's first American Ambassador Joseph C. Grew, and Charles Hitchcock Sherrill's memories, who took over the duty after Grew, are very important to evaluate the modernization of Turkey under the leadership of Ataturk for evaluating with foreigner eye. Another important resource on the subject is the American press. The negative image of Turks that emerged in the American public opinion due to the Armenian issue during the Ottoman Empire continued for a while in the first years of the Republic. However, with the revolutions initiated for the construction of modern Turkey, this image started to disappear and instead of this image, an admirable viewpoint has emerged. In this study, the revolutions which has a great importance for a secular and democratic creation of Turkey, like the abolition of the Caliphate and regulations in costume and clothing, women's rights, the adoption of the new letters have been examined over the two source groups. This study has been written as a continuation and complement of the chapter in the book entitled "Democratization in the Ataturk Era 1920-1938"
1950 genel seçimleriyle iktidara gelen DP, 1954 ve 1957 seçimlerini de kazanmıştı. Ancak 1957 seçimlerinden sonra DP ile muhalefet partileri arasında ciddi krizler ortaya çıktı. Başta CHP olmak üzere DP'ye karşı mücadele başlatan muhalefet partileri, aralarında "Güç Birliği" adında bir siyasi yapı oluşturdular. Muhalefet kanadında bunlar yaşanırken, Başbakan Adnan Menderes 12 Ekim 1958'de Manisa'daki konuşmasında Güç Birliği'ne karşı bütün vatandaşların yer alabileceği bir Vatan Cephesi'nin kurulduğunu ilan etti. Tüm yurtta olduğu gibi Vatan Cephesi Çanakkale'de de büyük ilgi gördü. Başbakan'ın çağrısı üzerine çok sayıda Çanakkaleli Vatan Cephesi'ne bağlı ocaklara üye olmaya başladı. Bu durum iktidar partisinin politikalarının Çanakkale'de kamuoyu tarafından beğenildiği anlamına da gelmekteydi. Çanakkale yerel basını, vilâyetlerinden Vatan Cephesi'ne dolayısıyla da DP ocaklarına büyük iltihakların olduğunu bildirdi. Buna mukabil DP'den ayrılarak CHP'ye katılanlar da oldu. ; The ruling Democratic Party in 1950 elections also won the 1954 and 1957 elections. But after the 1957 elections, serious crises arose between the Democratic Party and the opposition parties. The opposition parties, in particular the People's Republican Party, which started the struggle against the Democratic Party, formed a political structure called the Power Union. While these are happening in the opposition bloc, Prime Minister Adnan Menderes declared in October 12, 1958 in Manisa that the establishment of a Homeland Front, where all the citizens could take part in the Power Union. Like the whole country, the Homeland Front attracted great attention in çanakkale. Upon the call of the Prime Minister, he began to become a member of the quarries belonging to numerous çanakkale Homeland Fronts. This also meant that the politics of the ruling party were liked in çanakkale. The çanakkale local press reported that there were great affiliations from the provinces to the Homeland Front and therefore to the Democratic Party quarters. Apart from this, there were also those who joined the People's Republican Party from the Democratic Party. This study was prepared by taking documents of the Prime Minister's Republican Archives in çanakkale, the local press in the period, examination and research works related to the subject.
"Bahar" olgusuyla kavramsallaştırılan Arap halk-rejim çatışmaları, özgürlükler ve ekonomik refah adına değişim isteğiyle başladı. Arap Baharı en yıkıcı etkisini devrimci-cumhuriyetçi ülkelerde göstermiştir. Tunus ve Mısır'da kısa süren Bahar, iç dinamiklerin gücü oranında şekillenmiştir. Libya ve Suriye'de Bahar süreci uzadıkça bölgesel ve küresel güçleri içine çekmiştir. Halk-rejim çatışmalarının güvenlik ve insani boyutu Türkiye'yi sürecin içine çekerken, İran'ın mezhepsel yayılmacılığına da yeni bir kapı açmıştır. Bu bağlamda, farklı nedenlerle Bahar sürecine müdahil olan Türkiye ile İran'ın bu dış politika açılımları Arap basınına nasıl yansıdı, sorusunu akla getirmiştir. Makalede Arap basını örneklemlerinden çıkarılan verilere içerik analizi (İA) ve söylem analizi (SA) uygulanarak karma bir yöntem kullanılmıştır. Analiz birimi olarak da gazetelerin haber çerçevelemeleri yerine, köşe yazıları tercih edilmiştir. Arap Baharı'na yönelik Türk-İran dış politika açılımlarının ağırlıklı olarak milliyetçi ve İslamcı yazarlar tarafından köşe yazılarına taşındığı tespit edilmiştir. Milliyetçi söylemi 'ne Türk Sultanı ne İran Mollası' şeklinde özetlemek mümkündür. İslamcı yazarların bu konuda ses tonları çok daha düşüktür. Türk siyasal İslam modelini şartlı olarak kabul eden İslamcılar, İran'ın mezhep eksenli modeli ve yayılmacılığının Sünni bir ittifakla durdurulmasını önermektedir.
ABSTRACT: Peace journalism, that aims to contribute to peaceful transformation of conflicts, emphasizes the free will of journalists on what to report and how to report it. However, what if ―peace‖ becomes the official policy of the state, and the state imposes pressure on the media to act in line? Can the resulting form of journalism be still considered as peace journalism if it is ordered to support peace? This study assesses these questions within the context of the peace negotiations between the Kurdistan Workers' Party (Partiya Karkerên Kurdistan- PKK) and the Turkish state. A quantitative frame analysis of the news coverage of the peace process in eleven Turkish newspapers, Cumhuriyet, Habertürk, Hürriyet, Milliyet, Sabah, Sözcü, Taraf, Türkiye, Yeni Şafak, Yeniçağ and Zaman, is conducted in an effort to examine how the so-called ―resolution process‖ was constructed in the mainstream Turkish press in the time period of 2013. The results are compared with the qualitative frame analyses of two cases: PKK leader Abdullah Öcalan's Newroz message where he called the armed organization to withdraw across the border on 21 March 2013 and the press conference at the PKK base in Mount Qandil on 25 April 2013, where the PKK announced that they will withdraw. Front pages of the selected newspapers on the consecutive days of these two key events are analysed. The results show that the Turkish press, with the exception of nationalist dailies, supported the peace process in the selected time period. Considering the state-media relations in the country, this study names this form of journalism as ―state-imposed peace journalism. Keywords: Peace journalism, Turkey, peace process, state-media relations, Kurdish question, frame analysis. ; ÖZ: ÇatıĢmaların barıĢçıl yollardan dönüĢtürülmesine katkıda bulunmayı hedefleyen barıĢ gazeteciliği, neyin nasıl haberleĢtirileceği konusunda gazetecilerin özgür iradesine vurgu yapar. Ancak ya ―barıĢ‖ devletin resmi politikası haline gelirse ve devlet medyayı hizada tutmak için baskı uygularsa? Bu durumda ortaya çıkan gazetecilik, barıĢı desteklese bile barıĢ gazeteciliği olarak nitelendirilebilir mi? Bu çalıĢma, bu sorulara Kürdistan ĠĢçi Partisi (Partiya Karkerên Kurdistan- PKK) ile Türkiye devleti arasındaki barıĢ görüĢmeleri bağlamında yanıt aramaktadır. ―Çözüm süreci‖ olarak adlandırılan sürecin, ana akım Türk basınında 2013 yılı içinde nasıl inĢa edildiğini incelemek amacıyla on bir Türk gazetesini- Cumhuriyet, Habertürk, Hürriyet, Milliyet, Sabah, Sözcü, Taraf, Türkiye, Yeni Şafak, Yeniçağ ve Zaman- kapsayan nicel bir çerçeveleme analizi gerçekleĢtirilmiĢtir. Bu araĢtırmanın sonuçları iki vakanın – PKK lideri Abdullah Öcalan'ın silahlı örgüte sınır dıĢına çıkmaları çağrısında bulunduğu 21 Mart 2013 tarihli Nevruz mesajı ve 25 Nisan 2013'te PKK'nın Kandil Dağı'ndaki üssünde gerçekleĢtirilen örgütün çekileceğini açıkladığı basın toplantısı- temsilini içeren nitel çerçeveleme analizleri ile karĢılaĢtırılmıĢtır. Seçilen gazetelerin bu iki önemli olayın ertesi gününde yayımlanan baĢ sayfaları incelenmiĢtir. Sonuçlar göstermektedir ki milliyetçi gazeteler dıĢındaki Türk basını seçilen zaman döneminde barıĢ sürecini desteklemiĢtir. Ülkedeki devlet-medya iliĢkileri göz önünde bulundurulduğunda, bu çalıĢma bu gazetecilik biçimini ―devlet tarafından dayatılan barıĢ gazeteciliği‖ olarak adlandırmaktadır. Anahtar kelimeler: BarıĢ gazeteciliği, Türkiye, barıĢ süreci, devlet-medya iliĢkileri, Kürt sorunu, çerçeveleme analizi ; Doctor of Philosophy in Communication and Media Studies. Thesis (Ph.D.)--Eastern Mediterranean University, Faculty of Communication, Dept. of Communication and Media Studies, 2016. Supervisor: Prof. Dr. Süleyman İrvan.
KANAAT OLUŞTURMA SÜRECİNDE MEDYANIN ROLÜMedya ve iletişim, demokratik istemlere yeni zorunluluklar yükleyerek globalizasyon sürecinin bir parçası olarak ortaya çıkmaktadırlar. Kitle iletişim araçları, bireysel yansımaların alanını genişleterek ekonomi, kültür ve siyaset konularında ortak alanların yaratılmasına katkıda bulunmaktadırlar. 'Güç' kavramının yurttaşların rasyonel rızasından kaynaklanan bir metafor olarak değişimini anlayabilmek için gazeteciliğin modern dönemle eşzamanlı olarak gerçekleşen kurumsallaşma sürecine bakmamız gerekmektedir. Gazetecilik, günümüzde diğer kurumlarla olan ilişkilerinde toplumsal diyaloğu düzenleyen öncü rolü ile merkezdeki yerini almıştır. Bu çalışmada, demokratik toplumlarda medyaya atfedilen kanaat oluşturma rolü ve buna bağlı olarak siyasi aktörlerin değişen güç yapıları incelenecektir. Görülmektedir ki, kitle iletişim araçlarının demokrasinin problematikleri ile ilişkilendirilmelerini anlamlandırmada, en önemli siyasi kurum olarak nitelendirilebilecek olan 'kamu alanı', medya gücünün aslında dördüncü kuvvet olmaktan çok daha öte olduğunu ortaya koymaktadır. Öte yandan medyanın ticarileşmesi ve gazeteciliğin bir uzmanlık alanı olarak ortaya çıkması, modern politik yapı ve kamu hayatı düzeninde gelişen değişimlere tekabül etmektedir. Medya ve diğer güç merkezleri arasındaki kurumsal ve politik bağlar, iyi işleyen bir kamu alanının önündeki en büyük engel olarak karşımıza çıkmaktadır. Türk basını üzerinde yapılan örnek çalışma göstermiştir ki, medyanın rolü yönetici sınıfın konsensusu ile doğru orantılıdır. Eğer söz konusu konsensus güçlü ise, medya pasif bir kimlikle ortaya çıkmaktadır.THE ROLE OF THE MEDIA IN DECISION-MAKING PROCESSMedia and communication have become a part of globalization process creating new imperatives for democratic aspiration. Mass media means have extended the range and scope of individual reflexivity and contributed to the creation of collective pools of information in the spheres of economics, culture and politics. In order to understand the changing metaphor of power as something emerging from the rational consent of the citizenry, we have to look into journalism's own institutionalization concomitant with the modern era. In its relations to other institutions, journalism now stands near the centre as an initiator and organizer of the public dialogue. With this study, the decision-making role of the media they are attributed in democratic societies, and relatedly the changing power structures of the political actors will be examined. It is seen that, in understanding the mass media means linking to the problematics of democracy, the notion of the public sphere describing the most important political institution well illustrates the media's power as something much more than being the fourth estate. On the other hand, the commercialization of the media and the professionalization of journalism relates to formative shifts in the organization of modernist political order and public life. The institutional and political linkages between media and other centres of power are rising as the major obstacles in the way to a well functioning public sphere in democratic pluralist societies. However, the case study held on Turkish newspapers indicates that, the role of the media is closely linked to the degree of consensus among the political elite. If the political consensus is strong, the media become rather passive players.
Bu çalışmada Emniyet-i Umumiye Müdüriyetinin resmi yayım organı Polis Mecmuası Müdürü Florinalı Nazım Bey'in Mütareke yıllarındaki yazılarına yer verilmiştir. İşgal yılları altındaki İstanbul'un ve Türk polisinin işgal karşısındaki vaziyeti hakkında önemli bilgiler vermiştir. Türk edebiyatında 'Türk Şiir Kralı' olarak ünlenmiş Florinalı Nazım Bey'in ayrıca emniyetçi bir kimliğe sahip olduğu tespit edilmiştir. Fikirleri ve düşünceleri ile birlikte Türk Polis Teşkilatı için önemli şahsiyetler arasında ter aldığı ortaya çıkarılmıştır. Gerçek bir manada "polis düşünürü" olduğu ispat etmiştir.
Florinalı Nazım Bey, Polis Mecmuası Müdürlüğü görevine getirildiği andan itibaren gerek gündelik olaylarda ile gerekse mesleki konularda yazmıştır. Polisin ahlak yapısının nasıl olması gerektiğinden, Hırisantos Çetesi ile mücadeleden ve kahraman polislerden, firariler meselesinden, polis eğitimi ve polis mektebinden, kumardan ve polis müdürleri ile söyleşilerinden bahsetmiştir. Çalışmada ayrıca Florinalı Nazım Bey'in resmi yayın organı olması hasebiyle o sıralarda yayımlayamadığı ancak Milli Mücadele'nin kazanılmasından sonra Polis Mecmuasında yayımladığı şiirler de çalışmaya eklenmiştir. Böylece çalışmamız, edebî bir çalışma vasfı göstermiştir.
Florinalı Nazım Bey ile Mustafa Kemal Paşa arasındaki samimiyetin oldukça yüksek olduğunu belirtmekte yarar vardır. Cumhuriyet Devri'nde pek çok önemli gün ve haftalarda Gazi Mustafa Kemal Paşa'ya tebrik telgrafları ve bazen de şiirler göndermiştir. Her defasında Gazi, bizzat Florinalı Nazım Bey'e telgraf çekerek duyduğu memnuniyeti iletmiştir. Bu telgrafların çoğunluğu Polis Mecmuasında yayınlamıştır. Böylece Türk Polisi ile Gazi arasında sevgi köprüleri inşa etmiştir. Ayrıca Gazi Paşa, şiirleri konusunda kaleminin güçlü olduğunu bizzat telgraf yazılarında geçmiştir. Samimiyetleri telgraflardan anlaşılmaktadır.
Bu çalışmamızda Florinalı Nazım Bey'in, 1 Nisan 1335 (1919)-1 Kasım 1337 (1921) tarih aralığı yazıları değerlendirilmiştir. Bu tarih aralığının, İzmir'in işgali öncesi ve Sakarya Zaferi hemen sonrası olması çalışmanın önemini artırmaktadır. Savaşın kaybı, işgallerin başlamasıyla dış güvenlik duvarının yıkılmasının ardından iç güvenliğin durumu değerlendirilmektedir. İtilaf polislerinin, iç güvenlikle alakalı müdahaleleri gözler önüne serilmiştir. Dönem basını ile Başkanlık Arşivi ve Emniyet arşivi belgelerinden de yararlanılmıştır. Bu çalışmayla Mütareke Dönemi İstanbul Polisi'nin anatomisi ortaya çıkarılmıştır.
In: Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü dergisi: Dokuz Eylul University the journal of Graduate School of Social Sciences, Band 24, Heft 4, S. 1375-1398
Tarih boyunca birçok devletin odak noktalarından birisi olan Kıbrıs adası, 20. yüzyılda Türk ve Rum halkı arasında ciddi olaylara sebep olmuştur. Rumlar kurdukları terör örgütü vasıtasıyla adada yaşayan Türkleri, zulüm ve katliam ile adadan gitmeleri için zorlamıştır. Yunanistan da adada yapılan zulümlere el altından destek olmuş, Türkiye de kendi ırkdaşlarını korumak amacıyla önce diplomatik girişimlerde bulunmuş, sonuç alamayınca da askeri müdahaleye başvurmuştur. Tarihe Kıbrıs Barış Harekâtı olarak geçecek olan bu müdahalenin hem içeride hem de dışarıda birçok yansıması olmuştur. Harekât gerek yerel basın gerek ulusal basın gerekse dünya basını tarafından yakından takip edilmiştir.
Bu çalışmamızda, 20 Temmuz 1974 ve 14 Ağustos 1974 tarihlerinde Türkiye'nin, Kıbrıslı Türklerin canını, malını ve namusunu korumak amacıyla Kıbrıs adasına yaptığı askeri harekatın, kurtuluşun şehri İzmir'in yerel basınına yansımalarını ele alacağız. Kıbrıs Barış Harekatı'nın yapıldığı ilk günden harekatın bittiği güne kadar yaşanan gelişmeleri, İzmir halkının Kıbrıs'ta yaşanan askerî harekâtı yakından takip etmesini sağlayan Ege Ekspres, Ege Telgraf, Demokrat İzmir ve Yeni Asır gazetelerinin çerçevesinde değerlendireceğiz.
Political news comes first in the news hierarchy. General elections are one of the periods when political news increase in the new media. The public of Turkish Republic of Northern Cyprus (TRNC) as well as the press followed very closely the general election was held in June 24, 2018. Importance of this research is to look at the close relationship between Republic of Turkey and Turkish Republic of Northern Cyprus. This study showed how TRNC's press represented the General Election of 2018 in Turkey. In this research, six different newspaper with different ideological background have been investigated. These newspapers are Cyprus, Havadis, Yenidüzen, Afrika, Volkan and Star Kıbrıs. These newspapers have examined between June 14 arel June 26, 2018. They are examined 10 day before the election and 2 days after the election. Turkey has made election presidential and parliamentary elections took place on 24 June 2018 on the same day. It was the first time that the political parties entered into this by alliance. The parties were united under two separate groups alliance Under the name Republic Alliance and Nation Alliance, Peoples' Democratic Party (HDP) participated independently. Local elections were held in Northern Cyprus on the same date. In this study, 195 election related news articles were examined by content and discourse analysis technique. The analysis revealed the ideological codes in which newspapers were presented to the election process and the political parties and party leaders involved in the process. The basic approaches [ideologies] of the newspapers regarding the political parties involved in the election process identified. In the study it was found out that Cyprus, Havadis, Yenidüzen and Africa showed an opposition attitude towards the Republican Alliance, especially the ruling party leader President Erdoğan. Among these newspapers, it was seen that Cyprus, Havadis and Africa supported the Nation Alliance . The Star Kıbrıs newspaper, on the other hand, has shown a supportive attitude towards the Republic Alliance. Volkan newspaper, on the other hand, showed an equal attitude towards both alliances. The only newspaper supporting the HDP was the African newspaper. The fact that the newspapers Volkan and Star Kıbrıs did not include any news about the HDP is understood as an solely ideological attitude. Keywords: Political Communication, Relations Turkey-Cyprus, Cyprus Press, General Elections in Turkey ; ÖZ: Politik haberler haber hiyerarşisinde en başta gelir. Genel seçimler politik haberlerin çok arttığı dönemlerdendir. 24 Haziran 2018 yılında yapılan Türkiye genel seçimleri, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kamuoyunun yakından takip ettiği bir seçim olmuştur. Bu süreç Kıbrıs basını tarafından yakın bir ilgiyle takip edilmiştir. Araştırma, Türkiye Cumhuriyeti ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti arasındaki ilişkilerin yakınlığı açısından önemlidir. Bu kapsamda yapılan çalışmada 2018 Genel Seçimleri KKTC basınında nasıl temsil edildiği araştırılmıştır. Araştırmada, 14-26 Haziran 2018 tarihleri arasında KKTC'de yayınlanan farklı ideolojilere sahip 6 günlük ( basılı) gazetede çıkan haberler, Kıbrıs, Havadis, Yenidüzen, Afrika, Volkan ve Star Kıbrıs seçimlerden önce 10 gün, seçimden sonra ise 2 gün, olmak üzere incelenmiştir. Türkiye'de 24 Haziran 2018'de Cumhurbaşkanlığı ve 27. dönem milletvekili seçimleri aynı günde yapılmıştır. Siyasi partilerin ittifak yaparak bu seçime girmeleri Türk siyasi hayatı için bir ilk olmuştur. Partiler Cumhur İttifakı ve Millet İttifakı adı altında iki ayrı grup altında birleşmiştir. Halkların Demokratik Partisi (HDP), ise seçime bağımsız katılmıştır. Kuzey Kıbrıs'ta da aynı tarihte yerel seçimler yapılmıştır. Bu araştırmada, belirtilen tarihler arasında adı geçen gazetelerden toplam 195 seçim haberi içerik ve söylem analizi tekniğiyle incelenmiştir. İncelemede gazetelerin seçim sürecine ve bu sürece dâhil olan siyasal partilerin ve parti liderlerinin hangi ideolojik kodlarla sunulduğu ortaya çıkarılmıştır. Gazetelerin seçim sürecine katılan siyasal partilere ilişkin temel yaklaşımları [ideolojileri] tespit edilmiştir. Örneklem olarak belirlenen gazetelerde seçime ilişkin haberler söylem analizine tabi tutularak seçimlerin gazetelerde ele alınış biçimi ortaya çıkarılmıştır. İncelemeye alınan gazetelerden Kıbrıs, Havadis, Yenidüzen, Afrika gazetelerinin Cumhur İttifakı'na özellikle İktidar partisi lideri Erdoğan'a yönelik muhalif bir tutum sergiledikleri ortaya çıkmıştır. Bu gazetelerin içerisinde Millet İttifakı'na yönelik destekleyici tutum sergileyenler ise Kıbrıs, Havadis ve Afrika gazeteleridir. Star Kıbrıs Gazetesi'nin ise Cumhur İttifakı'na yönelik destekleyici bir tutum sergilediği görülmüştür. Volkan Gazetesi'nin ise her iki ittifaka yönelik eşit mesafede bir tutum sergilediği görülmüştür. HDP'yi destekleyici haber yapan tek gazete ise Afrika Gazetesi olmuştur. Volkan ve Star Kıbrıs gazetelerinin HDP'ye ilişkin hiçbir habere yer vermemiş olmaları ise tamamen ideolojik bir tutum olarak anlaşılmaktadır. Anahtar Kelimeler: Siyasal İletişim, Türkiye-Kıbrıs İlişkileri, KKTC Basını, Türkiye'de Genel Seçimler ; İletişim ve Medya Çalışmaları Dalında Yüksek Lisans Tezidir. Tez (Yüksek Lisans)--Doğu Akdeniz Üniversitesi, İletişim Fakültesi, 2019. Tez Danışmanı: Doç. Dr. Hanife Aliefendioğlu.
Milli Mücadele sürecinde ümmetin yerini "millet", padişahın tartışılmaz kudreti yerini de "milli hâkimiyet" düşüncesi almaya başlamıştır. 23 Nisan 1920 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılması ise, egemenliğin ulusa ait olması ilkesinin tasdiki açısından bir dönüm noktası olmuştur. Milli egemenlik ilkesi, 20 Ocak 1921 tarihli Teşkilat-ı Esasiye Kanunu ile birlikte vazgeçilmez bir anayasal kural haline gelmiş,1 Kasım 1922 tarihinde saltanatın kaldırılması; 29 Ekim 1923 tarihinde Cumhuriyet'in ilanı; 3 Mart 1924 tarihinde hilafetin kaldırılması ile pekiştirilmiştir. Bu gelişmelerle Dünya basını yakından ilgilenmiş, kendi kamuoylarına aksettirmek için yoğun çaba sarf etmişlerdir. Bu ülkelerden biri de askerleri Birinci Dünya Savaşı'nda Çanakkale'de Türklere karşı savaşmış olan Avustralya'dır.
Avustralya basınının milli egemenliğe dayalı yeni Türk devletinin ortaya çıkışına gösterdiği ilgi bir hayli seçici olmuştur. TBMM'nin açılışı, 1921 Teşkilat-ı Esasiye kanununun ilanı basın tarafından görülmemiş, Cumhuriyetin ilanı ise yorumsuz haberlerle geçiştirilmiştir. Bununla birlikte, kendi ülkelerini doğrudan ya da dolaylı şekilde etkilediğini düşündükleri saltanatın ve hilafetin kaldırılması gibi konulara yoğun ilgi göstermişlerdir.
Çalışmamızda Avustralya Milli Kütüphanesi (National Library of Australia)'ndeki gazete arşivinden yararlanılmak suretiyle, Avustralya basınının Türkiye'de milli egemenlik sürecinin gelişimine yaklaşımı irdelenecektir.
ÖZETBu çalışma Azerbaycan Türkçülüğünün gelişimini tarihsel perspektifte incelemeyi amaçlamaktadır. 20. yüzyıl dönümündeki Azeri siyasi uyanışının ve milli bilincinin altyapısını anlayabilmek için çalışmanın temel vurgusu 19.yüzyıl sonundaki Azerbaycan kültürel aydınlanma dönemine yapılmıştır.Çalışma 19.yüzyıl sonu çarlık döneminden Azerbaycan birinci bağımsızlık döneminin 1920 yılında Kızıl Ordu işgali ile sona ermesine kadar olan zaman dilimini ele almaktadır. Azeri ulusal hareketinin temelleri Azeri kültürel ve siyasi eliti tarafından, 19. yüzyılın ikinci yarısında oluşturulmuştur. Binsekizyüzaltmışların başlarında Azerbaycan Türkleri Rusya'daki reform hareketinin bir sonucu olarak önemli bir ekonomik ve sosyal değişime tanık oldular. Avrupa eğitimli kişilerden oluşan Azerbaycan entelijentsiyası yüzyıl dönümünde Türk kültürel aydınlanmasının Kafkasyadaki öncüleri oldular. Milli basını kurarak toplumsal aydınlanmanın sağlanması amacıyla faydalandılar.Azerbaycan Türkçesiyle oluşturulan milli basın dilin gelişiminde önemli bir araç haline geldi ve milli bilincin güçlenmesine büyük katkısı oldu.Bununla beraber 19. yüzyıl sonlarında Azerbaycan'da tiyatro ve opera milli bir fenomen haline geldi.Azeri entellektüelleri bu devirde milli kimliğin oluşum sürecini başlattılar.Yüzyıl dönümünde özellikle 1905 devriminden sonra oluşan özgürlük atmosferi ulusal hareketlerin yükselmesine olanak sağlamıştır.İşte böyle bir ortamda, Azerbaycan'da kültürel hareketin ikinci evresi başlamıştır.Azerbaycan Türk edebiyatı ve basını hem çeşit hem de içerik açısından ilerlemiştir. Eğitim reformu, aydınlanma programının temel sahası olarak, Kırımlı Türkçü İsmail Gaspıralı'nın ceditçilik programı doğrultusunda geleneksel mekteplerin değişimi ile başlamıştır. 20. yüzyıl dönümüne gelindiğinde, Azerbaycan, dil ve eğitim reformu, ulusal basın, tiyatro ve edebiyat gibi kültürel alanda çok önemli başarıların elde edildiği gözkamaştırıcı bir kültürel aydınlanma sürecine girmiştir. Kültürel dinamizm sonucunda siyasi bilinç gelişmiş ve kültürel uyanış siyasi harekete dönüşmüştür.1917 devrimi ile birlikte Azerbaycan siyaseti Musavat Partisi'ni ortaya çıkarmıştır. Parti Resulzade önderliğinde Azeri uluslaşma sürecinde son derece önemli rol oynamıştır. I. Dünya Savaşı ile Rusya'da meydana gelen devrimsel dönüşümler, Azerbaycan Türklerine 1918'de bağımsızlığın yolunu açtı. Ancak, savaş sonrasının değişen siyasi dengeleri Sovyetlerin 1920'de Azerbaycan'ı işgalini kolaylaştırmıştır.Azerbaycan Türklerinin siyasi varlığı bu tarihten itibaren 1991'de bağımsızlık geleneği yeniden canlandırılana değin Sovyet Sosyalist Azerbaycan Cumhuriyeti olarak devam etmiştir. ABSTRACTThe present work aims to analyze the development of Azerbaijani Turkism in historical perspective. The main focus of the study is made on the period of Turkish cultural enlightenment in Azerbaijan at the end of 19th century in order to understand the groundwork of Azerbaijani national consciousness and political awakening at the turn of 20th century. The study covers a time period starting from the tsarist era at the end of 19th century till the end of first national independence by the invasion of Red Army in 1920.Groundwork of Azerbaijani national movement was formed by Azerbaijani cultural and political elite in the second half of the 19th century. At the beginning of 1860s Azerbaijani Turks witnessed a crucial economic and social change as a result of reform movement in Russia. Azerbaijani native intelligentsia composed of European educated people was the leaders of the Turkish cultural enlightenment in Caucasus at the turn of the century. They formed and used national press to enlighten their community. The Azerbaijani Turkish language press became a significant vehicle for the improvement of the language and contributed a lot to the national consciousness. Besides, theatre and opera in Azerbaijan became a national phenomenon towards the end of 19th century. In this period Azeri intellectuals opened the way for national identity building process in Azerbaijan. At the turn of the century especially after 1905 Revolution, the atmosphere of freedom enabled national movements to accelerate. It was in this atmosphere that the second phase of the cultural upheaval in Azerbaijan started. The Azerbaijani Turkish literature and press improved both in variety and content. Education reform as the basic concern of the enlightenment program, started with the modification of the traditional mekteps (Koranic schools) under a program of a Crimean Turkist, İsmail Gaspıralı called - jadidism. Thereby at the turn of the 20th century, Azerbaijan came to the stage of a very dazzling cultural enlightenment process under which the most important cultural accomplishments such as reforms of language and education, formation of national press, theatre and literature were realized. Political awareness developed as a result of cultural dynamism and cultural awakening transformed into a political movement. By the 1917 Revolution, Azerbaijani politics produced Musavat Party, which played a crucial role in the nation-building process in Azerbaijan under the leadership of Resulzade. By World War I revolutionary transformations occurred in Russia, which opened the way for political independence of Azerbaijani Turks in 1918. Meanwhile, changing political balances after WWI facilitated the conditions for Soviet invasion of Azerbaijan in 1920. Thereafter, the political existence of the Azerbaijani Turks continued in Socialist Soviet Republic of Azerbaijan until they could successfully revive the legacy of independence in 1991.